Kargu-2: BM raporuna giren ilk otonom SİHA hakkında neler biliniyor?

Türkiye’de üretilen Kargu-2 adlı silahlı insansız hava aracı (SİHA) bu ayın başında dünya basınının gündemindeydi.

Mart ayında yayımlanan bir Birleşmiş Milletler (BM) raporuna atıf yapılan “Katil robotlar aramızda” başlıklı haberlerde Kargu-2’nin yapay zeka ile hedeflerini vuran ilk SİHA olduğu, bunun geçen yıl Libya’da yaşandığı aktarıldı.

Peki BM raporunda neler yazıyordu? Kargu-2’nin özellikleri neler? Otonom sistemler neden etik tartışmalara yol açıyor?

Kargu-2 hakkında merak edilen sorulara yanıt aradık.

Devamı: https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-57586692

Uncategorized içinde yayınlandı | Yorum bırakın

Merkez Bankası: TCMB rezervlerindeki düşüş ne anlama geliyor?

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın (TCMB) net döviz rezervleri 10,7 milyar dolara geriledi. Reuters haber ajansı bunun 2003’ten bu yana en düşük seviye olduğunu aktarıyor.

Peki net döviz rezervlerinin önemi nedir ve bu düşüş ne anlama geliyor? Uzmanlara sorduk.

Devamı: https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-56698900

Uncategorized içinde yayınlandı | Yorum bırakın

Üniversitede sahte bilim kongresi!

Sahte bilim olarak kabul edilen ancak AKP’nin yasal düzenlemeleriyle “tamamlayıcı tıp” olarak kabul edilen homeopatinin Ege Üniversitesi’nde kongresinin düzenlenmesi tepki çekiyor. Yurttaşlar kongreye karşı kampanya başlattı

homeop17.08.2015

Ege Üniversitesi’nde 27-29 Kasım tarihleri arasında düzenleneceği açıklanan 1. Uluslararası Katılımlı Homeopati Kongresi tepki çekti. Bilim camiasında sahte bilim olarak kabul edilen homeopatinin kongresi için hazırlanan sitede Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Candeğer Yılmaz ve Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ulvi Zeybek’in davet mektupları yer alıyor.

TTB protesto etmişti

British Medical Journal’da yayınlanan araştırmalara göre herhangi bir faydası olmadığı kanıtlanan homeopatinin tedavi yöntemi olarak kullanılmasının etik kuralları ihlal ettiğine yönelik eleştiriler dünyadaki pek çok sağlık örgütü tarafından dile getirilirken Türkiye geçen yıl beklenmedik bir hamleyle homeopatiyi “tamamlayıcı tıp” statüsüne sokmuştu. “Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği”ne karşı açıklama yapan Türk Tabipleri Birliği “Umut tacirliği ahlaki de, hukuki de değildir” ifadelerini kullandığı açıklamasında homeopatinin tıp fakültesinde dersinin anlatılmadığı, bilimsel olarak geçerliliği kabul edilmemiş, hatta hastaya zarar vermeyeceğine dair bilgiye de sahip olunmayan pek çok uygulamanın bu yönetmelikle kamu hastanelerinde uygulanabileceğine dikkat çekmiş; esas amacın insanların sağlığını ve hastalığını ticari bir meta haline getirmek olduğunu ifade etmişti.

İmza kampanyası

Ege Üniversitesi ve Klasik Homeopati Derneği’nin ortaklaşa düzenlediği bu kongreye karşı yurttaşlar imza kampanyası başlattı. “Üniversiteler her dalda bilimi ve eleştirel düşünceyi öğrencilerine öğretmekle ve bilimsel gelişmeleri halka aktarmakla sorumludur. Ege Üniversitesi’nin bir sözdebilim olan homeopatiye değil, kanıtlanmış tıbbi tedavilere destek vermesi gerekmektedir. Ege Üniversitesi’nin bu kongreyi iptal etmesi bilimsel saygınlığını koruması için şarttır. Üniversiteler bilim yuvasıdır, sözdebilim yuvası değil” ifadelerinin yer aldığı kampanyaya yüzden fazla imza verildi. Kerem Kaynar tarafından başlatılan kampanyaya chn.ge/1DZoOPF adresinden erişilebilir.

DSÖ de karşı

Dünya Sağlık Örgütü de 2009 yılında bir çağrı yaparak “Gelişmekte olan ülkelerde HIV, tüberküloz ve malarya gibi hastalıkların tedavisinde homeopatinin kullanılması endişe uyandırmaktadır. Homeopati ve bu hastalıklarda ne de grip, ishal gibi hastalıklarda tavsiye ediyoruz. Bilimsel yöntemlerle faydası ispatlanmamış yöntemlerin hastalık tedavisi için kullanılmaması gerekir” demişti.

Homeopati nedir?

Homeopati 18. yüzyılda Alman doktor Samuel Hahnemann tarafından “Çivi çiviyi söker” inanışıyla geliştirilmeye çalışılan bir tedavi yöntemi. Bu yönteme göre bir hastalığın belirtilerini ortadan kaldırmak için sağlıklı insanlarda aynı belirtileri yaratan bir başka madde kullanmak gereklidir. Örneğin modern tıp ateş, titreme ve terleme gibi belirtileri olan sıtma hastalığını kinin içeren ilaçlarla iyileştirirken homeopati yönteminde sıtma olmuş hastaya, sağlıklı insanlara verildiğinde onları terleten, titreten ve ateşlendiren maddeler vermek gerekir. Uykusuzluğun tedavisi için kahve, kaşıntının tedavisi için ısırgan otu, sivilcelerin tedavisi için şarbon hastalığına yakalanmış koyun dalağı, grip tedavisi için arsenik, radyasyon zehirlenmesi tedavisi için plutonyum kullanımı önerilir.

Homeopatinin ikinci özelliği de seyreltmedir, zira bu maddeler seyreltilmediği müddetçe alan kişiyi doğrudan öldürebilir. Homeopatik ilaçların üretimi için kullanılacak madde su veya alkolle karıştırılarak tentür adı verilen bir sıvı karışım elde edilir. Hahneman tarafında pek çok ilaçta tavsiye edilen derişim 1060 birim suya karşılık 1 birim etkin madde kullanımıdır. Yalansavar.org sitesindeki hesaplamaya göre hastanın başlangıçta kullanılan etkin maddeden tek bir molekül alabilmesi için 1041 tablet (dünyanın kütlesinin milyar katı) ya da 1034 litre sıvı çözelti (Dünyanın hacminin 10 milyar katı) tüketmesi gerekli. Bu da satılan ilaçların tamamının sudan oluştuğu anlamına geliyor. Ancak homeopatlar su moleküllerinin birer hafızası olduğunu, içlerinde etkin madde kalmamış bile olsa zamanında içlerinden geçmiş o etkin maddeyi hatırlayarak içine girdikleri vücudun bağışıklık sistemine o maddeye dair hatıralarını aktarıp iyileştirme sürecini başlattığına inanıyor.

Haber içinde yayınlandı | , , , , , ile etiketlendi | Yorum bırakın

Filistin’i işgal etmem dedi, 6. defa hapis cezası aldı

ramon

30.07.2015

İsrailli savaş karşıtı ve vicdani retçi Edo Ramon, orduya katılmayı reddettiği için altıncı defa hapis cezası aldı. 18 yaşındaki Ramon, bugüne kadar toplam 65 gün hapiste yatmıştı.

Geçen hafta verilen cezada Ramon’un 20 gün daha askeri hapishanede yatması öngörülüyor. İsrail daha önce de pek çok savaş karşıtı ve vicdani retçiye hapishanede işkence ederek dirençlerini kırmaya çalışmıştı.

Edo Ramon, dünyadaki herhangi bir orduya katılmak istemediğini, özellikle de Filistinlilere baskı uygulayan ve onların topraklarını işgal eden İsrail Ordusu’na katılmayacağını açıklamıştı.

New Profile ve Af Örgütü Ramon’a özgürlük için kampanya başlattı: bit.ly/1MvLHNj

Haber içinde yayınlandı | , , , , , , ile etiketlendi | Yorum bırakın

Roboski’den Suruç’a barış yürüyüşü başlıyor

1 Eylül Dünya Barış Günü’nde barış için Roboski’den Suruç’a yürüyüş başlatacak barış savunucularından Yannis Vasilis Yaylalı: “Katliamların sorumlularının yargılanmasını istiyoruz”

11209663_10153968803174502_5997412398823486019_n

18.08.2015 ONUR EREM @onurerem

Savaşı durdurmayı, Türkiye’nin cihatçı örgütlere desteğini sonlandırmasını ve katliamların sorumlularının yargılanmasını isteyen barış savunucuları 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde Roboski’den Suruç’a barış yürüyüşü başlatacak. Bombalara Karşı Kobane’ye Barış Yürüyüşü adı altında gerçekleşecek yürüyüş, iki hafta boyunca 460 kilometre yol alarak Kobane’nin karşısında bulunan Suruç’ta sona erecek. Yürüyüşte yer alacak insanlardan biri de Yannis Vasilis Yaylalı. Yürüyüş fikrini ilk olarak ortaya atan ve düzenleme komitesinde yer alan Yaylalı ile yürüyüşün ayrıntılarını konuştuk:

>> Ne için yürüyorsunuz?

Bu savaş ortamında barışa alan açmamız lazım. Biz bu yürüyüşü savaşın iki tarafının da ellerini tetikten çekmesi için yapıyoruz. Savaşı kimsenin istemediğini, yalnızca Saray’ın çıkarları için yapıldığını görüyoruz.

Üç ana talebimiz var: Kobane’de 25 Haziran’da gerçekleşen katliamın sorumlularının tespit edilip yargılanması, Suruç’taki katliamın sorumlularının tespit edilip yargılanması ve Türkiye’nin Suriye’de IŞİD ve diğer cihatçı örgütlerle ilişkilerinin araştırılması, bu ilişkiyi kuranların yargılanması. Bunun için Birleşmiş Milletler’e sunmak üzere bir mektup yazdık, imzaya açtık. Yol boyunca geçtiğimiz köylerde de bu mektup için imza toplayarak BM Genel Sekreteri Ban ki-Moon’a göndereceğiz.

>> Yürüyüşe nasıl karar verdiniz?

Kobane’deki katliamın ardından Roboski’den Kobane’ye yürümek istedik. Bu katliamın da diğer katliamlar gibi unutulmaması için yürümek istiyorduk. Hazırlıklara başladık ama bölgedeki saldırılarla uğraşmaktan hazırlıkları tamamlamamız zaman aldı. Roboski’de iki defa güvenlik güçlerinin saldırısına uğradık seçimin ardından, bir arkadaşımız karnından kurşunlandı.

Savaş seçimden sonra başladı ama biz uzun zamandır bölgede savaşa hazırlık yapıldığını görüyorduk. Kalekollar, barajlarla bölgeyi insansızlaştırmalar hız kazanmıştı. Yaşadığımız sınır köyü bile etrafı kalekollarla çevrelenerek açık hava hapishanesine dönüştürüldü. Ve sonunda savaş başladı. Biz bu iktidarın kafasına göre masayı dağıtabileceğini yaşayarak gördüğümüz için uluslararası gözlemcilerin olduğu yeni bir barış müzakeresi yapılması gerektiğini düşünüyoruz.

>> Nasıl bir rotanız var? Yol boyunca karşılaştığınız insanlarla nasıl bir etkileşiminiz olacak?

Her gün 30 kilometre yürüyerek 460 kilometreyi 15 günde tamamlamayı düşünüyoruz. Yol boyunca köylerde ve ilçe merkezlerinde insanlara Türkiye’nin IŞİD’e karşı tavır alması gerektiğini anlatacağız, bildirilerimizi sunacağız, barış için neler yapabileceğimizi konuşacağız.

Ayrıca Kobane’deki katliamda şehit düşen Rıfat Horoz arkadaşımızın adına zeytinlik için bağış kampanyası düzenleyeceğiz. Rıfat, Kobane’nin yeniden inşa çalışmalarına katılmış, bölgeyi ağaçlandırmak için bizden zeytin fideleri istemişti. Ama ekme mevsimini kaçırdığımız için gönderememiş, sonbaharı beklemesini söylemiştik. Artık aramızda olmasa da biz Rıfat’ın başlattığı çabayı devam ettirip bir zeytinlik oluşturmak için fidan kampanyası düzenliyoruz. Bir fidanın maliyeti 20 lira, yuruyoruz.barisicinaktivite.com adresinden bağış için hesap numaralarını görüntüleyebilirsiniz.

>> Yürüyüşünüzün engellenebileceğini düşünüyor musunuz?

Evet. Türkiye’de yürüyüş ve gösteri yapmak anayasal bir hak olsa da valiler kafalarına göre yasaklayabiliyor. Roboski’den çıkmamıza bile izin vermeyebilirler ama deneyeceğiz.

>> Bölgede hem güvenlik güçlerinin operasyonları hem de Suruç’ta gördüğümüz gibi bir IŞİD tehdidi var. Güvenliğinizi nasıl sağlayacaksınız?

Yol boyunca yerel belediyelerden bir araç sürekli bize eşlik ediyor olacak.

>> Yürüyüşte kaç kişi olacaksınız? Daha önce yapılan yürüyüşlere katılmış mıydınız?

Ben Halil Savda’nın 2012’de başlattığı barış yürüyüşünde 1.100 kilometre yürümüştüm. Büyük yürüyüşleri örgütlemek zor oluyor. Ayrıca devlet de daha çabuk engelleme refleksine girebiliyor. Bu yüzden sürekli yürüyen 4-5 kişi olacağız. Ancak yol boyunca bize katılanlarla birlikte sayımız artacaktır.

Söyleşi içinde yayınlandı | , , , , , , , , , , , ile etiketlendi | Yorum bırakın