—
SİDİKLİ KASABASI’NA HOŞGELDİNİZ!
Sidikli Kasabası Müzikali bu yıl Devlet Tiyatroları’nın en dikkat çeken oyunlarından. Tamamen genç bir kadronun çıkarttığı müzikal 60 kere sahnelenmesine rağmen hâlâ kapalı gişe oynuyor. DT biletleri satışa çıkarmadan toplu rezervasyonlarla biletler tükeniyor. Öyle ki ben de müzikali merdivenlere oturarak izlemek zorunda kaldım. Müzikalin ardından oyunun başrol oyuncuları Barış Arman, Ceren Gündoğdu ve Berfu Aydoğan ile Sidikli Kasabası Müzikali‘ni konuştum:
»Sidikli Kasabası Müzikali macerası nasıl başladı?
Barış: Hepimiz konservatuardan arkadaşız. 2 sene önce Şehir Tiyatroları’nın Genç Günler festivaline katılmak istiyorduk. İnternette müzikallere bakarken Sidikli Kasabası Müzikali’ni buldum. Parçalarını dinledim, beğendim. Bunu çalışmaya karar verdik. Projeden sorumlu 4 kişilik bir ekip oluşturduk, dışarıdan bir yönetmen bulduk ve çalışmaya başladık.
Berfu: Harbiye’de festival kapsamında iki oyun oynadık. DT’den gelip izleyenler vardı, onlar da beğenmişler. Oyunun videosunu İstanbul Devlet Tiyatrosu Müdürü Şakir Gürzumar’a ulaştırdık, yaklaşık bir buçuk yıl önce. O da böyle bir müzikal yapmak istediğini söyledi ve hazırlıklara başladık. Böylece Devlet Tiyatrosu ilk defa dışarıdan bir oyunu değiştirmeden almış oldu, hem de ilk defa bir müzikal sahnelemiş oldu. Orijinal oyunun ortaya çıkış hikâyesi de bizimkine benziyor, küçük tiyatrolarda başlayıp sıra dışı bir şekilde Broadway’e kadar gidiyor oyun. Böylesine yüksek bütçeli bir oyunu DT dışında yapmamız çok zor olurdu. Telif ücreti ve dekor maliyetleri yüzünden özel tiyatroda oynamak isteseydik çok büyük sponsorlar bulmamız gerekirdi.
Ceren: 2 yıl önce sadece bir kere oynamak için hazırladığımız bir oyunun sonunda bu noktaya ulaşması bizim için de sürpriz. Biz bir kere sahnelemek için hazırlandığımız oyunlarda hep “bu kadar uğraştık, hazırlandık ve bir kere sahneledikten sonra her şey bitti” diye şikâyet ederdik.
»Oyunu çevirirken isimleri, karakterleri ve olayları Türkiye’ye uyarlamayı düşündünüz mü hiç?
Barış: Bu oyun benim ilk çevirimdi. Düşünmedim. Çünkü oyunun her şeyini Türkiye’ye uyarlasak bile müziği aynı kalmak zorundaydı. Oyunun da yaklaşık yarısı şarkıdan oluşuyor. Eğer uyarlama yapsaydık müzik ve oyun birbirinden çok kopuk olacaktı. Orijinal oyunun bir kısım doğaçlama bir şekilde ortaya çıkmış, ayrıca ABD’deki bir çok oyuna, müzikale, karikatürlere gönderme var. Bu yüzden ne yaparsak yapalım oyunda her zaman bir Amerikanlık kalacaktı.
Berfu: Oyunda ABD’ye özgü birçok gönderme olsa da evrensel göndermeler de var. Seyirci de bunu beğeniyor daha çok. Hatta bazı seyircilerin belli sahnelerde Tayyip Erdoğan’a gönderme yaptığımızı düşündüğünü ve “DT böyle bir şeye nasıl izin verir” diye şaşırdığını öğrendik.
»Müzikali hazırlarken ve ilk sahnelemeye başladığınız dönemlerde bu kadar ilgi bekliyor muydunuz?
Ceren: İlgi görmesini bekliyorduk ama her hafta kapalı gişe oynamasını beklemiyorduk. Haftada 8 oyun oynuyoruz ve her oyunda tamamen salon doluyor. Barış: Böylesine bir müzikalin izleyicisi olup olmayacağını bilmiyorduk. Devlet Opera ve Balesi’nin müzikalleri var, ancak bunlar daha operaya yakın müzikallerdi. Tiyatrolardaki müzikaller ise daha çok müzikli oyun tarzındaydı.
»Oyundaki 2 polis karakterinden biri eşcinsel. Oyunu izlerken eşcinsel polisin diğer polisle dans ettiği, onu sevdiğini itiraf ettiği sahnelerde yaklaşık 10 farklı izleyicinin salonu terk ettiğini gördüm. Diğer sahnelerde böyle bir durum yoktu. O karakter üzerinden size gelen tepkiler var mı?
Ceren: Sizden duyuyorum bunu. Seyircilerin çıktığını fark etmemiştik ama tepkilerin çok farklı olduğunu duyduk. Bazı izleyiciler çok beğeniyor eşcinsel polisi, bazıları da hiç sevmiyor. Düzeni koruyan, erkeklik ve güç simgesi olan polisin eşcinsel bir karakter olarak oynatılması bilinçli bir durum. Oyunun sonunda kötü sandığımız karakterlerin ve düzenin aslında herkesi hayatta tutan şey. Oyunda böyle tezatlar sıklıkla var.
Berfu: Bizim en çok hoşumuza giden şeylerden biri de bu. Düzeni eleştirdiği kadar onun muhalifini de eleştiriyor.
Barış: Oyunda neredeyse ezilen bütün gruplar temsil ediliyor. Engelliler, eşcinseller, yoksullar… Bu prototipler karakerlerin biraz karikatürize olmasına neden oluyor. Eşcinsel polis karakteri de bu yüzden bazı eşcinsellerden tepki aldı. Ama bu karikatürize edilme durumu eşcinsellere özgü değil, oyundaki bütün karakterler öyle.
»Genç bir tiyatrocu için Devlet Tiyatroları’nın sözleşmeli tiyatrocusu olmak nasıl bir durum?
Ceren: Burası genç bir tiyatrocunun olabileceği en iyi yer, bir okul adeta. Aramızda bir yandan okuyan arkadaşlar da var.
»Geçen yıl Kültür Bakanı’nın açıklamalarından sonra DT’nin kapatılması gündeme gelmişti, siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Ceren: Böyle söylentiler dönem dönem çıkıyor. Öbür yandan hiç inanmayacağımız şeyler de olabiliyor, AKM’nin yıllardır kapalı olması gibi.
Berfu: Eğer DT’nin yerine her şehirde bir iki tiyatrosu olan yapılar, mesela şehir tiyatroları desteklense o zaman tiyatronun devlet memuru zihniyetinden çıkması iyi olabilirdi. Ancak eğer DT kapatılırsa yerine böyle bir yapının getirileceğini düşünmüyorum.
Barış: İstanbul’da finanse ettiler diyelim, benzer oyunlar Van’a kaç kere gidecek? Bitlis’te halk hangi oyunları izleyebilecek? DT’nin en değerli yanı büyük şehirlerdeki insanların yanı sıra küçük şehirlerin halklarına da aynı oyunu olduğu gibi götürebilmek. Tartışmalar bana kötü niyetli geliyor.
Ceren: DT kâr amacıyla çalışmadığı için biletleri özel tiyatrolara göre çok daha ucuz. Eğer DT kapatılırsa birçok insan tiyatroya gidemeyecek.
»Oyun önümüzdeki sezon da devam edecek mi? Başka şehirlerde oynayacak mısınız?
Berfu: Büyük ihtimalle oynayacağız. Bu sezon 29 Mart’ta Adana’ya gideceğiz. Seneye diğer şehirlere de gitmeyi planlıyoruz.
HER OYUNU GÜNİZ BİLGE İÇİN OYNUYORUZ!
Ceren: Artık her oyunu 2 ay önce kanserden kaybettiğimiz arkadaşımız Güniz Bilge için oynuyoruz. Oyun devam ettiği sürece de onun için oynayacağız.
Barış: Oyuna başladığımız dönemde Güniz iyileşmişti ama önlem amaçlı olarak tedaviye devam ediyordu. Galada ve sonraki birkaç oyunda sahnede aramızdaydı, ama sonra durumu ağırlaştığı için bırakmak zorunda kaldı. Biz de onun repliklerini diğer rollere dağıttık. Güniz ile provalar boyunca her gün beraberdik. 2 bacağını kırmasına rağmen provalara tekerlekli sandalyesiyle gelip dans sahnelerini tekerlekli sandalyeyle çalışmıştı.
Berfu: Çok sevdiğimiz bir insanın ölümünden bahsetmek bile bizim için çok zor. Güniz çok azimli bir oyuncu ve şarkıcıydı. Tedavisi süresince bir kere bile bahane sunup provaları aksatmadı.
»Oyunun sonunda devrim oluyor, halk kapitalist şirketleri yıkarak iktidarı ele geçiriyor ve tuvaletleri herkese ücretsiz yapıyor. Ancak bu devrim halkın susuzluktan ölmesine yol açıyor. Sonunda insanların hayatta kalmasını sağlayan şeyin oyunun başından beri nefret ettiğimiz şirket olduğu sonucunun çıkması gizli bir kapitalizm güzellemesi mi?
Ceren: Oyunda iktidara olduğu kadar muhalefete, kapitalizme olduğu kadar sosyalizme de eleştiri var. Benim oynadığım karakterin “herkesin özgürce işemesi” için başlattığı bir başkaldırı var. Ama lafta kalan bir başkaldırış oluyor. Kapitalizmin yerini alan sistem başarılı bir sistem olmadığı için bambaşka bir felakete yol açıyor. Bu yüzden oyun sadece kapitalizmi değil, “kapitalizm gitsin ya” diye muhalefet yapıp da yerine ne getirebileceğini umursamayanları da eleştiriyor.
Berfu: Eğer oyunun sonunda sadece yoksullar ölse, şirket sahipleri ölmeseydi o zaman bir kapitalizm güzellemesi olduğunu söyleyebilirdik.