‘EYLEMLER O KADAR BÜYÜK Kİ BİR DAHAKİNDE DEVRİM OLABİLİR’

Meydanları işgal ettik polise geçit vermedik

ALEX NUNN-ZNET
7 NİSAN 2012
Znet’ten BirGün için çeviren: Onur Erem

Demokrasinin bilinen ilk formunun oluştuğu tarihi Agora’dan birkaç sokak ötedeki sıradan bir Atina ofisinde oturuyor Nasos Iliopoulos, Yunan Synaspismos partisininin Gençlik Kolu Sekreteri.

Synaspismos, Yunanistan’daki radikal sol koalisyonu SYRIZA’nın en büyük partisi. Parti son tasarruf paketleriyle birlikte halktan daha çok destek almış durumda. Anketlere göre şu an bir seçim yapılsa parti sürpriz bir patlama yapacak, ancak demokrasinin beşiğinde ülkeyi teknokratlar yönetiyor. Nasos 20’lerinin sonuna yaklaşmış, sıradan giyimli ve sıcak tavırlara sahip. Devletin baskısını fiziksel olarak da hissetmiş, bir yıl önce katıldığı bir eylemde polis tarafından vahşice dövülmüş, birden çok yara ile hastanede bilinci kapalı bir şekilde yatmış. O’na Yunanistan’ı, gençliği ve solu soruyoruz:

Yunanistan tarihinin en büyük eylemleri son 1 yıl içinde gerçekleşti

Gençliğe iki koldan saldırıldı: İş ve eğitim. Ülkemizde gençler kendileri için hiçbir gelecek olmadığını düşünüyor. Yüksek eğitim almış insanlar bile iş bulmakta zorlanıyor. 18-25 yaş aralığındaki işsizlik yüzde 50’lerde ve artmaya devam ediyor. İş bulabilenler ise “esnek” çalışmaya zorlanıyor: düşük ücretler, uzun çalışma saatleri. Yüksek eğitimli insanların ayda 300 avroya günde 10 saatten fazla çalışmak zorunda kaldığını kendi gözlerimle gördüm (Ç.N.: Yunanistan’da aylık asgari ücret 872 avrodan 585 avroya indirildi). Bu para kiralarına bile yetmiyor.

Ağustos ayında çıkan yeni bir yasayla yüksek eğitim sisteminde “reform” yapıldı. Artık üniversitelerde daha az sayıda insan eğitim görebilecek. Lisans ve yüksek lisans eğitimini bir arada veren programlar iptal edilirken yüksek lisans paralı hale geldi. Bu yasal değişikliklerin yanında sayısız genç de kriz nedeniyle eğitimlerini bırakmak zorunda kaldı. Bazılarının çalışıp ailesine yardım etmesi gerekiyor, bazılarının parası okul masraflarına yetmiyor, bazıları da “böyle bir ekonomide okusam ne farkeder?” diye düşünüyor.

»Geçtiğimiz yaz Atina’da işgal ettikleri Syntagma Meydanı’ndan şiddet ve zorla çıkartılan Öfkeliler ve benzeri gençlik hareketlerinin sol partilerle ilişkileri nasıl?

Öfkeliler kelimesi iç savaştan sonraki sağ cenah için kullanıldığından ötürü biz geçen yaz ortaya çıkan işgal hareketlerine Meydan Hareketleri demeyi tercih ediyoruz. Kriz döneminde daha önce hayal bile edemeyeceğimiz sayıda insanı, daha önce evlerinden çıkmayan insanları sokakta gördük. İnanılmaz bir mücadele gerçekleşti. Bu kitleden öğrenmemiz gerek, ama bir yandan da onlara öğretmemiz, olanı dönüştürmemiz ve bu mücadele sürecinde kendimizi de dönüştürmemiz gerek. Meydan Hareketlerinde oradaki insanlarla ve meydanlara çıkan diğer siyasal hareketlerle çok iyi ilişkiler kurduk. Meydanlardaki insanların bir kısmı örgütlüydü ancak çoğu değildi, hatta önemli bir kısmı siyaset ile yeni ilgilenmeye başlamıştı.

28-39 Haziran’da parlamentodaki ikinci tasarruf paketi oylaması sırasında polis meydana saldırmıştı. Polisle çatışırken en öndeki blok bizdik. 2 binden fazla biber gazı kapsülü kullanan polisin saldırı için açıklaması ise hâlâ unutamayacağım kadar komikti: Meydanın çevresindeki otellerde kalan turistler eylemden rahatsız oluyor, turizmi kötü etkilemeyelim!

Büyük mücadelelerimize rağmen oylamada tasarruf paketi kabul edilince insanları sokakta tutmak çok zorlaştı. “Evet, meydanları işgal ettik, polise geçit vermedik ama elimize ne geçti?” diye sordu insanlar. Meydan Hareketi bir sürü ufak parçaya ayrıldı ve bugün 50 yerel konsey halinde devam ediyor. Bu konseylerde temsilci yok, herkes kendini temsil ediyor ve kararlar oybirliğiyle alınıyor. İki yıl önce hayal bile edemeyeceğimiz şekillerde kolektif çalışmalar yapıyoruz.

»Bu çalışmalara bir örnek verebilir misin?

Tasarruf planıyla gelen bir yasada kira vergisinin elektrik faturasına işlenmesi ve oradan tahsil edilmesi yer alıyordu. Hükümet bu yasayı çıkardığından beri büyük bir direniş sergiledik. Örgütlerimiz denetçileri mahallelere sokmuyorlar. Elektrik şirketinin sendikalı işçileriyle kurduğumuz dayanışma sayesinde işçiler elektrik faturalarının işlendiği binayı işgal ettiler. Toplu olarak elektrik faturalarımızı ödemeyi reddediyoruz ve devlet elektriğimizi kesemiyor.

»Eylemciler hâlâ eskisi kadar istekli mi?

Evet! Çünkü tasarruf paketi krizi daha da derinleştiriyor. Kriz derinleştikçe daha önce mücadele etmemiş insanlar da mücadeleye dahil oluyor. Bugüne kadarki en büyük eylem 12 Şubat 2012’de oldu mesela. Atina sokaklarında yarım milyon eylemci vardı. Şehir merkezindeki neredeyse her sokak eylemcilerle doluydu ve bu insanlar 3-5 saat süren polis şiddeti ve biber gazına rağmen polise boyun eğmediler. Durum böyle olunca ülkedeki polis şiddeti de gittikçe artıyor. 12 Şubat’taki eylemde polis gruptan kopup tek başına kalan insanlara inanılmaz bir nefretle saldırdı. Aslında birkaç ayda bir böyle büyük bir olay oluyor: Bir eylemden daha büyük ama bir devrimden daha ufak. Ancak her seferinde olay daha da büyüyor.

»Tasarruf planını durduran şey seçimler mi olacak, eylemler mi?

Seçimler ile eylemleri karşı karşıya getirmek doğru değil. İki alan da mücadele etmemiz gereken alanlar. Hem sokakta hem mecliste sesimiz gür çıkmalı.

Seçimlerin bu ara olması gerekiyordu ama olmadı. Artık ne zaman olacak kimse bilmiyor. Ama seçim dönemi tam bir şantaj atmosferi yaşanacağı kesin. Seçmenlere “tasarruf paketine muhalefet eden partilere oy verirseniz ülke batar” diyecekler. Önceki seçimde de tasarruf paketiyle ekonomiyi kurtaracaklarını söylediler, battık.

»Yunan solu bir hükümet kurmak için çok mu bölünmüş durumda?

SYRIZA (Synaspismos’un da içinde bulunduğu radikal sol koalisyon), Demokratik Sol (Sysnaspismos’tan ayrılan daha az radikal parti) ve Komünist Parti’nin anketlerdeki oyları yüzde 10’ar çıkıyor. Ancak Demokratik Sol tasarruf paketini destekliyor. Komünist Parti ise hep kendi başına hareket eder. Bu yüzden seçim öncesinde geniş bir sol ittifak olacağını hiç sanmam.

Ama seçimden sonra solun toplam oyu bir hükümet kurmaya yeterse bu üç grup üstünde büyük bir baskı oluşacaktır. Eğer ülkede koalisyon çıkmazsa hızla ikinci bir seçime gidilir ve bu seçimin ardından sol hükümet kurmak için biraraya gelebilir.

»Yunanistan avroyu terketmeli mi?

Yunanistan’ın avro veya drahmi arasında bir seçim yapması gerektiği düşüncesine karşıyım. Sonuçta avro da kullansak, drahmi de kullansak bu halkı yoksullaştırmak istiyorlar. Bizim odaklanmamız gereken şey buna karşı çıkmak olmalı.

»Yunan halkının mücadelesi uluslararası bir mücadele mi?

Bizim baş düşmanımız -gösterilenin aksine- Angela Merkel değil Yunan hükümeti ve Yunan kapitalizmi. Buradan Avrupa Birliği’nin bugünkü yapısını desteklediğimiz anlamı çıkmasın. AB içinde de önemli mücadeleler vermemiz lazım, ancak bu bir ülkenin bir ülkeye veya bir lidere karşı mücadelesi değil, Avrupa işçi sınıfının sermayeye karşı mücadelesi olmalı.

»Önümüzdeki süreçte Yunanistan’ı neler bekliyor?

Her şey olabilir. Post modern bir darbe de görebiliriz, Mad Max filmindeki gibi bir toplum yapısı da. Belki de bambaşka bir toplum düzeni yaratırız hep birlikte. Tasarruf paketlerinin daha fazla baskı aracı gerektirdiği kesin. Sokaklarda tanklar görmeyebiliriz, ama düşünce özgürlüğünün kısıtlandığı, sansürün arttığı ve grev hakkının olmadığı bir post modern darbe bugün ülkede herkesin dilinde. Bugün Yunanistan’da “sol tehlikesi”nden bahsediliyorsa bunu da görebiliriz. Gerçekleşen ekonomik müdahalelerin amacı bankaları kurtarmaktı. Sadece Avrupa bankalarını değil, aynı zamanda Avrupa bankalarının Balkanlar’a borç verirken maşa gibi kullandığı Yunan bankalarını da… İnsanlar bunun farkında olmayabilir, ama Yunan kapitalizmi güçlü bir kapitalizmdir ve bugün de kendini savunuyor. Hâlâ her yasayla Yunan işçi sınıfını yok etmeye çalışıyor ve eğer direnmezsek yok edecek.

Bu plana geçen seçimin iki ana partisi PASOK ve Yeni Demokrasi de dahildir. Her ne kadar planı istememelerine rağmen uygulamak zorunda kalmış numarası yapsalar da tasarruf planının parçaları onlar. Çıkardıkları yasalarla gelen ücret kesintileri sayesinde büyük Yunan şirketlerinin cebi tekrar dolmaya başladı -yani durum herkes için kötü değil- ama halkın cebi ise hiç olmadığı kadar boş. Yunanistan bir üçüncü dünya ülkesine dönüştürülüyor diyemeyiz, ancak Yunanistan’da toplumun önemli bir kesiminin üçüncü dünya ülkesi standartlarına düşürüldüğü bir gerçek.

About onurerem

journalist @ birgün newspaper. twitter.com/onurerem
Bu yazı Çeviri, Söyleşi içinde yayınlandı ve , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s