Geçen Eylül’de İsrail solundan Tomer Rezmik ile Türkiye-İsrail ilişkisinin durumunu konuşmuştuk:
“Netanyahu yapılabilecek tüm hataları yaptı, Erdoğan da İsrail ile olan ilişkileri koparmaya çok önceden karar vermiş gibi gözüküyor” diyen Reznik’e göre liderlerin yol açacağı olası bir sıcak çatışma iki tarafın da zararına olacak.
İsrail ile Türkiye arasında Davos’ta başlayan Mavi Marmara saldırısıyla doruğuna ulaşan krizde tansiyon düşmüyor. Mavi Marmara baskınını araştıran Palmer raporunun basına sızdırılması üzerine ise iki ülke arasında köprüler tamamen atıldı. Ankara ve Tel Aviv yöneticilerinin karşılıklı restleşmeleri krizi havaalanlarında sivil yolculara psikolojik baskı yapılmasına kadar vardırdı.
Ortalık gergin ve krizi körükleyen açıklamalardan geçilmezken her iki taraftan da soruna ortak ve yapıcı bir çözüm bulunmasını isteyen sorunun toplumlararası bir düşmanlığa evirilmesine karşı çıkan “ötekiler” de var.

Meretz Gençlik Kolları Başkanı Roznik’in fotoğrafı sağ üstte
Bunlardan biri de İsrail’in Sosyalist Enternasyonal Üyesi Meretz Partisi. Partinin Yönetim Kurulu Üyesi ve Gençlik Kolları Başkanı Tomer Reznik, yaşanan krizi gazetemiz BirGün’e değerlendird. İsrail Parlamentosu Knesset’te 3 sandalye ile temsil edilen Meretz aynı zamanda Avrupa Sosyalist Partisi gözlemcisi. Reznik yaşanan gerilimde iki liderin de inatçılığının ve sorumluluğunun etkili olduğunu söyledi.
İsrail ve Türkiye arasındaki ilişkiler uzun zamandan beridir pamuk ipliğine bağlıydı. Son Palmer raporuyla bu bağ tamamen koparıldı. Bu kopuşun iki ülke üzerinde ne gibi etkileri olacaktır?
Türkiye, yakın zamana kadar İsrail’in en güçlü müttefiklerinden biriydi, hatta bölgedeki en güçlü müttefikiydi. Bu yüzden Türkiye’nin kaybının İsrail’e çok büyük bir etkisi olacağını düşünüyorum.
Nasıl?
İkili işbirliği azaldıkça İsrail’in diplomatik ve stratejik manevra kabiliyeti de önemli ölçüde azalacaktır. Benim ve partimin bakış açısına göre Binyamin Netanyahu hükümeti, bu gerilim sürecinde yapabileceği her hatayı yaparak, özel bir önemi olan Türkiye’nin kaybedilmesine neden oldu.
Bu kaybedilişte Netanyahu yalnız olmasa gerek?
Aynı şekilde Başbakan Tayyip Erdoğan da İsrail ile olan ilişkilere zarar vermeye, hatta bu ilişkiyi koparmaya çok önceden karar vermiş gibi gözüküyor. Çünkü Erdoğan önüne çıkan her “fırsat”ta, uzlaşı ve istikrar yerine bu yöne doğru adımlar attı. Türkiye’nin seyrüsefer güvenliği konusunda yaptığı açıklamaların ardından, tarihi bağlara sahip olan bu iki ülke arasında sıcak bir çatışma çıkmamasını umut ediyorum. Böyle bir durum, iki tarafın da zararına olacaktır.
Başbakan Erdoğan Mısır gezisinin ardından Gazze’ye gitme niyetini açıklamıştı. Erdoğan ve bu açıklaması İsrail’de, özellikle de İsrail solunda nasıl karşılandı?
İsrail halkının gözünde Erdoğan bir müttefik olarak güvenilirliğini yitirmiş durumda. Erdoğan’ın tutumu özellikle önyargılı ve İsrail karşıtı. Ne yazık ki bu tutumu yüzünden İsrail’deki Türkiye imajı da değişti. Erdoğan’ın bu açıklaması İsrail’e yönelik bir provokasyon gibi gözüküyor. Aynı zamanda Erdoğan’ın tek yanlı tutumunun da bir göstergesi.
Önümüzdeki günlerde Filistin’in bağımsızlığı Birleşmiş Milletler’de oylamaya açılacak. Bu oylamaya bakışınız nasıl? İsrail oylamanın sonucundan nasıl etkilenecektir?
Meretz İsrail’den bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını desteklemekte. Hükümete bir çağrı yaparak İsrail’in Birleşmiş Milletler Büyükelçisinin Filistin lehine oy kullanması gerektiğini söyledik. Bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasının, yeniden barış görüşmelerine başlamak ve Filistin-İsrail çatışmasını bitirmek için büyük fırsat olacağını düşünüyoruz.
Hükümetinizin tutumu nedir bu konuda?
Maalesef Başbakan Netanyahu ve Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman ile hükümetin attığı adımlar çözümden çok uzakta.
İsrail’deki ‘Cumartesi Protestoları’na bakışınız nedir? Ülkede nasıl bir etki yaratıyor?
‘Cumartesi Protestoları’ İsrail’in toplumsal tarihinin en ilham verici ve heyecanlandırıcı olayı olmayı başardı. Yaklaşık 500.000 İsrailli sokaklara döküldü ve ülkenin birçok şehrinde protestolar düzenlendi. Bu bir rekor ve tarihi önemde. İnsanların sokağa dökülme nedeni Neoliberalizm’in en vahşi şekilde uygulanması oldu. Başbakan Netanyahu da bu neoliberal sistemin bir simgesi, yürütücüsü.
Bu toplumsal hareketin arkasında kimler var?
Bu protesto ve toplumsal hareket solun ve sosyal demokrasinin İsrail’de önemli bir düşünce ekolü olarak yeniden ortaya çıkmasını, dirilmesini sağladı. Protestoların, İsrail halkının önünde duran bu tehdidi halka başarılı bir şekilde anlatması sonucunda halk da bu harekete beklenmedik çapta bir destek verdi ve protestolar spontane bir şekilde yayıldı.
Protestoların ortaya çıkmasında ‘Arap Baharı’nın bir etkisi var mı?
İsrail’deki protestoların, Arap Baharı ve Avrupa’da yayılan protesto dalgalarıyla eş zamanlı olması dikkat çekici tabii. Her nerede olursa olsun bütün insanlar kendisine dayatılan, toplumun sadece ufak bir kesiminin çıkar sağladığı bu siyasal-ekonomik düzene karşı kolektif bir şekilde isyan ediyor. Bu oldukça önemli.
Bu ‘bahar’ın İsrail’e ne gibi etkileri olacaktır?
Bu hareketin uzun vadede doğuracağı sonuçları öngörmek zor olsa da kısa vadede etkileri olacaktır. İsrail’de gelişmeye başlayan toplumsal hareketler buradan ilham almaya başladı. Eğer Arap Baharı’ndan gerçek demokrasiler çıkarsa bu bölgeye barış ve refah getirecektir. Yine de böyle bir öngörüde bulunmak için erken.