Boğaziçi’nde Starbucks’ı işgal eden öğrencilerden Nisan Alıcı, kampüsün soylulaştırılmasına karşı verdikleri çabada rektörlüğün kendilerini umursamamasından rahatsız
—
Nisan Alıcı işgal hareketinin katılımcılarından. İlk günden beri bütün toplantıları takip eden Nisan, “beni işgal hareketinin temsilcisi gibi düşünmeyin, ben sadece kendi düşüncelerimi söyleyeceğim” diyor. Hareketin homojen olmadığını vurgulayan Nisan, Starbucks’taki hayat ve mekan pratiği hakkında kendi deneyimlerini anlattı:
>>İşgal hareketine nasıl dahil oldun Nisan?
İşgalin hazırlık aşamalarını duymuştum, ama geçici ve kısa sürecek bir eylem olacağını bekliyordum. İşgal günü Starbucks’a geldiğimde beklemediğim kadar coşkulu ve kararlı insanlarla karşılaştım ve ben de aralarına katıldım. İlk gece orada kaldım ve o günden beri her gün toplantılara katılıyorum.
>> Toplantılarınız nasıl geçiyor?
Toplantıda her konuyu uzun uzun konuşup tartışabiliyoruz. Tabi bu da toplantıların bazen gereğinden fazla uzamasına neden olabiliyor. Bunun önüne geçmek ve ayrıca ihtiyaçlarımızı daha verimli bir şekilde karşılayabilmek için için farklı çalışma grupları oluşturduk. Bu gruplarda belli bir konu üzerinde ayrıntılı çalışıp genel toplantılarda da çalışmalarımızın sonuçlarını paylaşıyoruz. Çalışma grubu yapılanmamız katı değil esnek. İhtiyaca göre yeni gruplar oluşturabiliyoruz.
>> Bu yapılanmanın sorunları var mı?
Belli insanların belli gruplarda bir araya gelerek bir konu üzerinde çalışmasının oluşturabileceği sorunları konuştuk toplantılarımızda. Sonuçta bu gruplar kapalı gruplar olmadığı, isteyenlerin gidip bu gruplara dahil olabileceği için çalışma grupları daha uygun geldi bize. Eğer herşeyi genel toplantıda tartışsak ve her konu üzerinde hepberaber tartışsaydık bu hem çok daha fazla zaman alırdı, hem de bürokratik bir yapılanmaya dönüşme, kurumsallaşma ve karar meclisi gibi organların oluşması tehlikesiyle karşılaşırdık.
>> Deneysel doğrudan demokrasi projeniz hoşunuza gitmiş galiba?
Uzun süren toplantılarımız insanları sıkıyor olabilir. Hatta bu yüzden bir süre ara vermiştik. Ancak tekrar başladık, çünkü karar vermemiz gereken acil konular var. Doğrudan demokrasi işgal sürecinin en öne çıkan tarafı ve en güzel kotardığımız kısmı oldu bence. Bir konuda fikir birliği olmadan adım atmamamız enerjimizi alıyor, bazen önümüzü tıkıyor ama bunu bir sorun olarak görmeye gerek yık. Sonuçta böylesine homojen olmayan bir topluluk ile bu kadar uzun soluklu bir şey yapmak hepimiz için çok yeni. Sürecin içindeki deneyimlerimizle daha iyiyi, daha güzeli bulmaya çalışıyoruz. Dünyanın dört bir yanındaki işgal hareketleriyle ile iletişimdeyiz, New York’taki Wall Street eylemcilerinden dayanışma mektubu aldık.
>> Starbucks satışlarına devam ediyor, satışları durdurmaya zorlamadınız. Buna nasıl karar verdiniz?
Starbucks’ın açık kalmasına dair bir karar vermedik. Bizim buradaki varlığımız onların satışlarını neredeyse durma noktasına getirdi zaten. Ama ilerde satışları durdurmaya yönelik bir karar verebiliriz. Bunlar sürekli olarak tartıştığımız şeyler. Yemek pişirip hep beraber yediğimiz bir mutfağımız vardı ve bugün o mekan elimizden alındı. Sunta çekilerek kapatıldı. Orayı geri alıp almayacağımızı da tartışıyoruz. Adımlarımızı dikkatli atmak istiyoruz.
>> İşgal başladığından beri katılım ne durumda? Bir artış veya azalma var mı?
Herhangi bir azalma yok. Hatta her gün yeni çevrelerden insanlar geliyorlar. Tiyatro grupları, Lambda, Mimar Sinan Üniversitesi ve şu an hatırlayamadığım sayısız grup gelip destek verdi, Emrah Serbes bize viski getirdi. Sen de gördün, bu akşamki toplantıda oturacak yer yoktu, kapının önünde onlarca insan ayakta katılıyordu toplantıya. Belli günlerde, belli saatlerde işgal mekanının nüfusu azalıyor, ancak bunlar geçici durumlar.
>> Bazı kesimler sizi “birkaç zengin çocuğu”, “bir avuç şımarık öğrenci” veya “ne istediğini bile bilmeyen solcu çocuklar” olarak göstermeye çok hevesli. Onlara neler söylemek istersin?
Eğer bu insanlar kasıtlı olarak böyle bir söylem üretiyorlarsa onlara söyleyecek bir şeyim yok. Bazıları okullarına Starbucks açılmasını “oh be sonunda bizim okulumuza da geldi” diye karşılıyorlar. Bu insanların Ekşisözlük ve benzeri yerlerde yazdıklarını dehşetle okuyoruz.
Ama eğer bizim gerçekten böyle olduğumuzu düşünüyorlarsa gelsinler, tanışalım, bizi gözlemlesinler, toplantılarımıza katılsınlar bu iddialarından vazgeçeceklerdir. Başından beri söylediğimiz gibi ucuz yemek yiyecek yerimiz kalmadı, her gün 6-7 liralık sandviçlere para yetiştirmek imkansız.
Biz kampüsün bu şekilde soylulaştırılması karşısında başka bir yaşam pratiği koymaya çalışıyoruz. Hocalar ve idari personel arasında da bizim gibi düşünenler var. Öğrencinin, hocanın ve emekçinin bir arada oturup çay içip yemek yiyebileceği, politikleşebileceği mekanlara ihtiyaç duyuyoruz. Eksikliğini duduğumuz şeyi burada kendimiz oluşturmaya çalışıyoruz.
Benzer şeyleri şehir geneli için de söyleyebilirim. İstanbul’da da mekanlar soylulaştırılıyor ve biz buna da karşıyız.
>> Rektörlükle aranız nasıl? Sizle konuştu mu rektör? Talepleriniz hakkında neler düşünüyorlar?
Belli taleplerimiz var, ancak rektörlük bizi muhatap almıyor. Biz de muhatap alınıp taleplerimiz yerine getirilinceye kadar burayı işgal etmeye kararlıyız. Final döneminde ve sömestr tatilinde de pes etmeyeceğiz.
Rektörlük bizi muhatap almadığı için biz de onların istedikleri yöntemleri reddediyoruz. Dilekçe yazmıyoruz, öğrenci temsilci kuruluna katılmıyoruz. Biz buradayız, rektör bizimle görüşmek isterse gelsin buraya.
Sonsuza kadar böyle sürmeyeceğinin farkındayız, sonuçta ya biz radikalleşeceğiz ya da onlar.
>> Okulu temsilen kimse gelmedi mi sizle görüşmeye?
Rektörlükten biri geldi, ama o da bizi destekler gibi gözükmemek için dışarıda görüştü, “özgür düşünceyi destekliyoruz ama işgal etmek hoş değil” dedi. Okul bize karşı, hatta öğretim üyelerine karşı bile şeffaf değil. Mesela Starbucks’ın açıldığı güne kadar burada Starbucks açılacağını kimse bilmiyordu. Kimse bize sormadı burada nasıl bir mekan açılsın diye. Bu üniversite bizim ve burada bizim de fikirlerimiz alınsın, bizim taleplerimiz de gerçekleşsin istiyoruz.