Onun Adı Rachel Corrie

ONUR EREM – OCAK 2011

2003 yılında İsrail ordusu tarafından öldürülen ABD yurttaşı Rachel Corrie’nin ailesini, kızlarının hayatını ve yaşadıklarını anlatan, Setenay Yener’in oynadığı oyunun bugün yapılacak galası için İstanbul’a geldi. BirGün, Corrie çifti ve Setenay Yener ile özel olarak görüştü.  

»ABD’de kızınız Rachel’ı ezen dozerin üreticisi olan Caterpillar’a, ürettikleri dozerleri, insanlık dışı uygulamalarda kullanılabileceğini bilmelerine rağmen İsrail’e sattıkları gerekçesiyle dava açtınız, ancak sonuç hayal kırıklığı oldu. İsrail’de ise Savunma Kuvvetleri ve Savunma Bakanlığı’na karşı dava açtınız ve dava süreci çok yavaş ilerliyor. Bu süreçten umutlu musunuz? Sizce tek sorumlu, dozeri kullanan operatör mü, yoksa ev yıkım sürecini yöneten komutanlar da yargılanmalı mı?
Craig: Dileğimiz, sadece operatör sürücüsünün değil, bütün bu sistem ve bu sistemi yönetenlerin davadan suçlu olarak çıkması. Dozeri süren kişi kadar, ona dozeri sürmesini emreden kişi de, operasyonu planlayan kişiler de suçlu. Bir şekilde bu sistemin çarpıklığını uluslararası kamuoyuna gösterilmesini diliyoruz.
Cindy: Süreçten umudumuz var, ortaya bir sürü kanıt koyduk. Biz dava açmadan önce İsrail ordusu kendi içinde bir soruşturma yapmış, hiç de şaşırtıcı olmayan bir şekilde suçları olmadığını açıklamıştı. Ama bu dava sürecinde kanıtlar ve tanıklar konuşmakta. Bu çok önemli bir adım.
Craig: Rachel’ın öldürülmesinden bir gün sonra dönemin başkanı Bush, İsrail Başbakanı Sharon’u arayarak ayrıntılı ve şeffaf bir soruşturma yapılmasını, hazırlanacak raporun da ABD hükümetine açıklanmasını istemişti. Birkaç ay sonra soruşturma bittiğindeyse dozer sürücüsünün bir kusuru olmadığını söyleyip raporu da ABD hükümetine göstermeyi reddettiler. Bu gelişmelerden sonra, her koşulda İsrail’i destekleyen ABD hükümeti bile soruşturmanın yeterince kapsamlı ve şeffaf bir şekilde yürütülmediğini ve raporun objektif olmadığını ilan etti. Maalesef soruşturmanın objektif bir şekilde yapılmasını sağlayamadığımız gibi davanın da objektif olmasını sağlayamayabiliriz. Davanın bitmesi büyük ihtimalle yıllar alacak.
Cindy: Bu yüzden Mavi Marmara saldırısını duyduğumuzda, kendimizi bu saldırıyı yaşayanlara, orada yakınlarını kaybedenlere yakın hissettik. Türkiye Büyükelçiliği’ne mektup yollayarak İsrail’in kendi içinde yürüteceği soruşturmadan objektif bir sonuç beklememelerini tavsiye ettik.

»ABD’de belli kesimler Rachel’ın ABD bayrağı yaktığı fotoğrafı kullanarak kızınızın ölümünü meşrulaştırmak ve halkı ondan soğutmak istedi. Bu çirkin propagandanın üstesinden gelmeyi başardınız mı? ABD halkı Rachel için ne düşünüyor?
Cindy: Farklı kesimler değişik şeyler düşünüyor. Rachel’ın savunduğu değerleri kendilerine tehdit olarak görenler, onu şeytanlaştırmaya çalışıyor. Ancak bu propaganda denemesinin genel olarak başarısız olduğunu söyleyebiliriz. Halkın büyük bir kısmı Rachel’ı o bayrağı yakmaya iten şeyleri öğrendiğinde olayları objektif bir şekilde değerlendirerek onu destekledi. Bu fotoğraf, dünyanın her yerinde Irak savaşına karşı protestoların yapıldığı 15 Şubat 2003’te çekilmişti. O gün biz de ABD’de sokaktaydık, işgali protesto ediyorduk.
Craig: Ertesi gün gazeteyi açtığımızda Rachel’ın bayrak yakan fotoğrafını gördük. Sonra olayın aslını öğrendik. Gazze’li ilkokul çocukları kâğıtlara ABD ve İsrail bayrakları çizerek yakmaya başlamışlar. Sonra bu bayrakları Rachel’a da vermişler. Rachel “Üzerinde Davud yıldızı olan herhangi bir şeyi yakamam” diyerek İsrail bayrağını yakmayı reddetmiş. Ancak çocukların kendisine yakın hissetmelerini sağlamak için bayrak yakması gerektiğinin de farkındaymış. Bu yüzden kendi ülkesi olan ABD’nin bayrağını yakmayı tercih etmiş. Bayrağı yakmadan önce eline kalem alarak bayraktaki çizgilerin üzerine, Irak savaşında yüksek kârlarla çıkan şirketlerin isimlerini yazmış. O yüzden bugün bize bu hikâyeyi kullanarak saldırmaya çalışanlara “Irak’ta kimyasal silah depoları bulunamadı, savaşın bu şirketlerin kasalarının dolması için yapıldığı açık, kızımız bayrağı yakmakta haklıydı” diyoruz.

»2003’e geri dönme şansınız olsa, kızınıza ‘gitme’ der miydiniz, yoksa yine gitmesine izin verir miydiniz? Ölümünün ardından dünya çapında bir barış sembolü haline gelmesi acınızı bir nebze de olsa azaltıyor mu? 
Craig: Gitmek için bizden izin istemedi, zaten 20 yaşındaki bir kadının böyle bir şey için ailesinden izin alması çok saçma olurdu. Tabii ki kızımın öldürülmesini istemezdim. Uzun, sıska bir genç kadındı, İsrail ordusunun yapmaması gereken şeyleri yapması onu rahatsız ediyordu ve o da bunları engellemek istiyordu. En fazla İsrail yetkililerinin onu tutuklama ihtimali olabileceğini düşünüyorduk. Rachel Gazze’ye ulaştıktan sonra, olayları ABD medyasından değil, onun ağzından dinlemeye başladık. İşte o zaman korkmaya başladık. Çocukların saklandığı evlerin duvar ve pencerelerinde bile kurşun izleri vardı. O an, İsrail ordusunun kontrolden çıkmış olduğunu kavradım.
Aslında bu soru karmaşık bir soru. Bir yandan kızımın canlı olmasını istiyorum. Onun dünya çapında bir simge olması da kaybımızı geri getirmiyor. Rachel Gazze’de 30’dan fazla Filistinli kurtarmış bile olsa, oraya hiç gitmemiş olmasını isterdim. Öbür yandan, kızım hayatını feda etmiş, ama birçok hayat kurtarmış diyorum. Kızımın hayatını kurtardığı insanlarla arkadaş olduk. Onun hayatını kurtardığı çocukların büyümelerini izledik. En büyüğüne Rachel İngilizce öğretiyordu. O çocuk bugün İngilizce edebiyat bölümünü kazandı ve üniversitede okuyor. Rachel kendi hayatını kaybederken birçok çocuğun hayatını kurtarmakla kalmadı, onların geleceğini de kurtardı. Onlar artık bizim çocuğumuz. Bu savaşın bütün mağdurlarıyla dayanışma içindeyiz. Biz kızımızı kaybettik ve çocuklarını kaybetmiş Filistinliler’le de İsrailli Yahudiler’le ortak hareket etmeye çalışıyoruz.
Cindy: Rachel öldüğünde basının bize en çok sorduğu “Rachel neden oraya gitti?” sorusuna cevabımız “Biz neden orada değiliz ki?” olmuştu.

»İsrail-Filistin çatışmasının dünü ve bugününü biliyorsunuz. Geçmişe ve bugüne baktığınızda gelecek için umutlu musunuz?
Craig: İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra doğmuştum. Almanya ve Japonya en büyük düşmanımızdı, artık müttefikimiz. Aynı şeyler Ortadoğu’da da olmak zorunda. İsrail kendine yarattığı ufak adada barış olmadan barınamaz uzun süre. Şu an yaptığı gibi 1,5 milyon insan için sefalet yaratmak gerçekten anlamsız. İsrail-Filistin sorunu tüm Ortadoğu’yu zehirliyor. Ve ancak bu sorun çözüldüğünde bölgedeki çocuklar Rachel’ın istediği gibi bir hayat sürebilirler.

»Çözüme katkıda bulunmak için ABD yönetimi tutumunu nasıl değiştirmeli? Obama, söz verdiği ‘değişim’i gerçekleştirebildi mi?
Cindy: Henüz gerçekleştiremediği kesin. Ama en azından oradaki olaylara bakışı önceki başkanlardan farklı. 2008-2009’daki ‘Dökme Kurşun Operasyonu’nun ardından ilk defa ABD Temsilciler Meclisi üyeleri Gazze’ye gittiler. Bugüne kadar İsrail’e koşulsuz destek verenler artık İsrail’in vahşetinin farkına varmaya başladı. Bu insanların da tutumu değişecektir, çünkü böylesine saldırgan bir ülkeye koşulsuz destek vermek sürdürülebilir bir tutum değil. ABD’deki Yahudiler de artık İsrail’in yaptıklarına karşı isyan edip gösteriler yapmaya başladı.
Yakınlarda aldığımız sevindirici bir bilgiye göre 15 milyon dolar değerindeki Caterpillar dozerlerinin İsrail’e satışı durdurulmuş durumda. Hükümette de Caterpillar’da da yetkililer sessizliğini koruyor. Yine de çok umut verici bir gelişme.
ABD yasalarına göre, maddi açıdan yardım ettiğimiz ülkelerin insan hakları ihlallerine imza atmaları durumunda onlara yapılan yardımın kesilmesi gerektiği yazıyor. Endonezya’ya karşı bu yasa uygulanmıştı, ancak bu İsrail’e karşı hiç uygulanmadı. İsrail’de olanları kontrol edemeyiz, ancak sırf kendi ulusal yasalarımızı hakkını vererek uyguladığımızda bile sorun hakkında önemli gelişmeler olacaktır.
Craig:  Kendi ülkemiz, insan hakları açısından birçok ülkeye göre ileride, ancak bizim de birçok eksiğimiz var, idam cezaları gibi. Yani dışarda olanları eleştirirken kendi evimizde olanları da eleştirmemiz lazım. Kendi ülkemizde bize sunulan hakların, diğer bütün ülkelerdeki halklara da verilmesi için mücadele etmemiz gerekir. Çünkü bir grup insanın sahip olup da diğer insanların sahip olmadığı şeye hak değil, ayrıcalık denir.

»Dünya genelinde ‘Benim Adım Rachel Corrie’ye benzer başka oyunlar var mı? Tiyatro metnine kişisel katlılarınız oldu mu?
Craig: Bölgedeki sorunları anlatan ya da Rachel’ın yaşadıklarından yola çıkılarak yazılan kurgular mevcut. Fakat kızımın kendi yazdıklarından ve bize yolladığı mektuplardan yola çıkılarak yazılan tek oyun bu. Kızımın bize yazdığı her şeyi oyunun yaratıcıları Katharine Viner ve Alan Rickman ile paylaştık. Bizim tek katkımız bu oldu.
Cindy: Viner ve Rickman bu proje için çalışmaya başladıklarında hiçbir anlaşma imzalamamıştık. Aylarca yoğun bir şekilde çalıştılar, mektupların hepsini tek tek okudular. Bir gün onları karşıma aldım ve “Bu kadar uğraşıyorsunuz, ama ya proje bittiğinde biz oyuna izin vermediğimizi açıklarsak?” diye sordum. Verdikleri cevap “Bu proje, kesinlikle bu riski almaya değer” oldu. Bir de Rachel’dan ilham alınarak yazılmış şiirler şarkılar var. Sürekli yeni şeyler duyuyoruz ve bunlar bizi çok mutlu ediyor. Bir diğer şansımız da, aradan geçen 8 yıla rağmen hâlâ kızımızla ilgili konuşabilme şansımızın olması. Eğer Rachel bir araba kazasında ölseydi, yine onu kaybetmiş olacaktık, ancak bir dava uğruna öldü, ve biz de hem bu davayı, hem de Rachel’ın yaptıklarını konuşabiliyoruz.
Yine de bazen kızımı çok özlüyorum (gözleri doluyor). Acaba 30 yaşına gelince nasıl olacaktı diye merak ediyorum, gözümde canlandırmaya çalışıyorum. Bazen kendimi onunla konuştuğumu hayal ederken buluyorum. Onun mücadelesini, kurduğumuz Rachel Corrie Vakfı ile desteklemeye çalışıyoruz.
Mücadelemiz ile daha fazla bilgi almak ve destek vermek için bizimle iletişime geçmek isterseniz internet sitemizi kullanabilirsiniz:
http://www.rachelcorriefoundation.org

‘Köy köy dolaşıp oynamak isterim’

Setenay Yener ile oyunun ortaya çıkış sürecini konuştuk.
»Bu proje nasıl ortaya çıktı?
2008’de üniversiteden öğretmenlerimle e-mail’leşiyordum. Filistin’de hayatını yitiren bir kızın günlüklerinden derlenen bir oyun yapıldığını yazdılar. Merak ettim, Google’a girdim. Ve utanarak söylüyorum Rachel’ın hikâyesiyle 2008’de tanıştım. Dünyada 11-12 dile çevrilmiş, fakat oyun Türkiye’de hiç sahnelenmemişti. Sonra içimde hissettiğim bir dürtüyle bir takım girişimlerde bulundum, gerekli izinleri aldım ve yolculuk başladı. Rachel’ın hikâyesiyle tanıştığım sürecin üzerimde psikolojik etkisi oldu.

»İstanbul dışında başka illere de gidecek misiniz? 
Anadolu’dan ciddi bir talep var. Oyun için müsait sahneler araştırılıyor. Ama şunu da söylemek istiyorum ki bir gün sırt çantamı alıp köy köy gezip bu oyunu farklı şartlar altında, ışıksız, dekorsuz oynamayı da isterim.

Rachel Corrie nasıl öldürüldü

Rachel, iki Filistinli ailenin yaşadığı bir evin dozerler tarafından yıkılmasını engellemek için dozerin yolu üzerinde etten kalkan olarak duruyordu. Ancak dozer onu umursamadı ve kepçesinde sürüklemekte olduğu toprak yığınıyla birlikte üzerine gitti. Rachel ezilmemek için toprak yığınının üzerine tırmandı ve kepçenin üzerine çıkarak operatörle göz göze geldi. Operatör sürmeye devam edince Rachel dengesini kaybetti ve dozerin altında kalarak can verdi.

About onurerem

journalist @ birgün newspaper. twitter.com/onurerem
Bu yazı Söyleşi içinde yayınlandı ve , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s