Taksim Meydanı’ndaki yayalaştırma çalışmaları bölgedeki esnafı daha ilk günden etkiledi. Bazıları siftah bile yapamıyor. Herkes uygulama yöntemlerini eleştirirken, vermek istedikleri örgütlü mücadelenin ‘ileri demokrasi’de dikkate alınmayacağını düşünüyorlar
ONUR EREMTamamen yayalara kalmış, geniş bir alan var artık Taksim’de. Daracık kaldırımlarda arkadaşlarıyla yan yana yürüyemeyen yayalar için bu görüntü ilk başta güzel gözükse de derinlemesine baktığımızda Taksim yayalaştırma projesinin çok kritik sorunları olduğu ortaya çıkıyor.
GELİR YÜZDE 80 AZALDI
Pazartesi akşamı bölgedeki esnafla konuşmak için Cumhuriyet Caddesi’nin başladığı (ya da bittiği) noktaya geldiğimde ilk dikkatimi çeken şey caddenin bir tarafına çekilen büyük duvar oldu. Duvarın hemen arkasında kalan esnafın işleri oldukça kötü. Konuştuğum bir hediyelik eşya dükkanı sahibi işlerinin yüzde 80 oranında azaldığını söylüyordu. “Eskiden otobüs durağında bekleyenler bizde akbil doldururdu, artık o bile yok. Kira, fatura ve vergi gibi giderlerimiz sabit kalırken gelirimizin bir anda yüzde 80 azalması bizi bir ayda batırır. Aslında istedikleri de bu: Bölgeyi dönüştürmek. Küçük esnaf gidecek, AVM’ler gelecek” diyen dükkan sahibi inşaatın 8 ayda biteceğine de inanmıyor, bir tarihi eser çıkması halinde aylarca uzayacağını ifade ediyordu: “Baksana 2 yılda bitecek metro çalışmaları 10 yıl aldı, burada da benzer bir tablo olsa şaşırmam”.
Yine aynı bölgedeki bir otel işletmecisi ise mevsim nedeniyle zaten doluluk oranının az olduğunu, ama gürültülü çalışmalar başlayınca turistlerin rezervasyonları iptal etmesinden endişe ettiklerini anlatıyordu.
‘ZULÜMLE İŞ OLUR MU ERDOĞAN?’
Lüks bir saat mağazasının çalışanları “bugün siftah yapmadık” diyordu saat 20:00 civarında: “Ben bu şekilde bir ay dayanamam. Bu projenin çok fazla sorunu var. Örneğin önümüze çekilen duvar güvenlik açısından büyük bir tehdit oluşturuyor. Yüzlerce metre aralıksız devam eden duvardan insanlar acil bir durumda nasıl yola çıkacak? Bir deprem, yangın anında kendimizi sokağa atamayacağız, biri fenalaşınca ambulans gelemeyecek”. Çalışanlar Erdoğan’ın Esad’a söylediği “zulümle abad olunmaz” sözünü hatırlatarak “zulümle iş olur mu Erdoğan?” diye soruyor.
Başka bir esnaf ise “Osmanlı’ya hoşgeldiniz” diyerek başladı manzarayı betimlemeye: “Padişah istediği yere el koyup dönüştürüyor. AVM’lere mahkum kaldık. Esnaf ilişkilerinin, borç-hatır ilişkilerinin yokederek bankalara bağımlı bir sistem getiriyorlar, sadece Ağaoğlu gibi zenginlere yarayan ABD sistemi yerleşiyor. Esnaf arkadaşlarla dava açmayı düşünüyoruz”.
Aynı sırada bulunan bir pastane çalışanları da işlerinin yüzde 70 azaldığını anlatıyor. 7 kişinin çalıştığı dükkanda müşteriler azaldığı için bir süre sonra sadece 2 kişi kalacak, diğerleri işten çıkartılacak. “Burada bütün gün fırın çalışıyor, enerji giderimiz çok. Bugün ürettiklerimizin yarısından fazlasını çöpe attık, alan yok. Burası bir simit zincirinin şubesi, o yüzden diğer şubelerdeki kâr ile ayakta kalabilir, ama biz işimizden olacağız” diyorlar.
İNŞAATIN ORTASINDA KALAN KESTANECİ

Otobüs durağının hemen yanında bir direğe bağlanmış LCD televizyon, gelmesi gereken otobüslerin saatini gösteriyor. Bu tabelayı ilk defa gördüğüm için civardaki esnafa soruyorum. “Sorma abi, 2 hafta önce taktılar onu oraya, şaka gibi” diyorlar. Bir daha bu meydandan geçemeyecek olan 69A otobüsünün gelmesine 2 dakika kaldığını duyuruyor ekran. Belediye birimleri arasındaki koordinasyonsuzluk nedeniyle halkın parası çöpe giderken boş boş bakıyoruz ekrana.
Eski otobüs durağının arkasında, bir bina inşaatı ile belediyenin çektiği duvar arasında sıkışmış kestaneci de “işler kesat” diyor. Çalışacağı yeri belediye belirlediği için istediği zaman başka bir noktaya gidemeyen kestaneci, belediyeye yer değişikliği için başvuru yapsa bile cevap verilmesinin uzun zaman alacağını söylüyor: “Yerimiz de sabit, vergimiz de. Para kazanmasak bile belediye her ay 600 lira işgaliye istemeye devam edecek”. Taksim’in altının metro inşaatıyla oyulduğunu, şimdi de araba tüneliyle daha da oyulacağını söylerken “artık buraların depreme dayanması çok zor” diyor.
ÇİÇEKÇİLERİN SERMAYESİ SOLUYOR
Son olarak Tarlabaşı Bulvarı’nın hemen başındaki çiçekçilerle konuşmak istiyorum, ama onları bulmam biraz zaman alıyor. Belediye ekipleri çiçekçileri Gezi Parkı ile meydandaki otobüs durakları arasında kalan yokuşa, kimsenin geçmediği, duvarın ardında kalan bir yere yerleştirmiş. “Belediye bizi arabalarla buraya taşıdı ama burdan insan geçmiyor ki. Eskiden başımızı sokacağımız bir yer vardı, şimdi açıkta yağmur yiyeceğiz. Burada elektrik bile yok. Üstelik bizim işimiz hep kısa vade, satamazsak çiçekler birkaç günde ölüyor” diyor solmuş çiçeklerle dolup taşmış bir çöp konteynerini göstererek. Belediyeden başka bir yer talep edeceklerini, eğer başka yere geçemezlerse aç ve sermayesiz kalacaklarını anlatıyorlar.
‘MÜCADELE VERİRİZ DE SONUÇ GELMEZ’
Bölgedeki esnafla konuştuktan sonra dikkatimi çeken önemli noktalar oluyor. Birincisi hepsinin ortak şikayeti: Belediye kimseye danışmamış, esnafla görüşmemiş, bir sabah uyandıklarında dükkanın önünde yükselen duvarı görmüşler. Belediye ile görüşmek isteyenlerin önemli bir kısmı karşılarında muhatap bile bulamamış. “İleri demokrasi değil, ileri diktatörlük” diyenler bile var aralarında.
İkincisi, insanlardaki deprem korkusunun derinlerde bir yerde durmaya devam ettiği. Unutturmaya çalışsalar da insanlar depremi beklemeye devam ediyor. Üçüncüsü, herkesin bölgedeki dönüşümün rant odaklı bir dönüşüm olduğunu, bölgedeki küçük esnafın yerinden edilerek yerlerine “yeni” sermaye grupları ve AVM’lerin getirileceğinin farkında olması. Dördüncü, ve belki de en önemlisi esnafın politik bilinci. Herkes hükümet karşıtı; kimse Erdoğan için “diktatör, padişah” derken duraksamıyor bile. Esnafla konuşmaya giderken yukarıda okuduklarınızı söylemelerini pek de beklemiyordum. Örgütlü bir mücadele vermeyi planlasalar da yargıya olan inançları sarsılmış. İleri demokrasilerde yukarıdan gelen bir emre tabandan gelen tepkinin dikkate alınmadığını biliyorlar.
Onur erem GÖT anladık CHP lisin. Ulan eleştirirkende bari dürüst olun. “ancak bu dönüşümü yapan akp ve muhafazakar zihniyeti olunca “keşke olmasaydı” işte senin gibi o.çocuklarının zihniyeti.
BeğenBeğen