Taksim Meydanı’ndaki çalışmalar nedeniyle Talimhane’deki esnaflar 2 haftada dükkan kapatacak duruma geldi. Güvenlik bariyerinin içinde kalan dükkanların durumunu görmek istediğimde güvenlik görevlilerinin fiziksel saldırısıyla karşılaştım
Taksim Meydanı’ndaki yayalaştırma çalışmaları bölgedeki esnafı batma noktasına getirdi. İnşaattan en çok etkilenenler ise şantiye alanının etrafındaki güvenlik bariyerinin hemen dışında kalan esnaf.
İŞTEN ÇIKARMALAR BAŞLADI
2 hafta aranın ardından esnafla tekrar konuşmaya gittiğimde bazı dükkanlarda işten çıkarmaların başladığını gördüm. Bir börekçi dükkanının çalışanları “Burada çalışan 3 kişinin işine son verildi. Önümüzdeki ay yeni işten çıkarmalar da olacak. Satamadığımız için keklerin, çöreklerin büyük bir kısmını akşam çöpe atar hale geldik” diyor.
SİFTAH YAPMADAN GEÇEN GÜNLER
Turistlere yönelik dükkanlar ise çok daha zorda. Konuştuğum halı dükkanı ve saat dükkanı çalışanları “Eskiden turistler buraya arabasıyla gelirdi, artık araba giremediği için işler bıçak gibi kesildi” diyor. Saatçinin siftah yapmadığı günlerin sayısı siftah yaptıklarından daha fazla. “Önümüzdeki aydan itibaren dükkanı kapatmayı düşünüyorum. İthalatçıyla konuştum, ürünlerimizi geri alıp almayacaklarını araştırıyoruz” diyor.
DÖVİZ BÜROSUNDA OYUN ZAMANI
Müşterileri neredeyse tamamen turistlerden oluşan döviz büroları belki de inşaattan en çok etkilenenler arasında. İçeri girdiğimde gişedeki çalışanlar bilgisayarda oyun oynuyordu. “Eskiden başımızı kaşıyamazdık, şimdi bilgisayarda oyun uzmanı olduk. Burada 4 çalışanız, bu gidişle bazılarımızı işten çıkartacaklar. Önümüzdeki duvar nedeniyle soygun olsa polis gelemez. Neyse ki bizim dükkanın kameraları var, ona güveniyoruz” diyor döviz bürosu çalışanları.
2 İNŞAATIN ORTASINDA KALAN SİMİTÇİ
İnşaatın güvenlik duvarı ile bir bina inşaatı arasında kalan noktada bir simitçi arabası dikkatimi çekiyor. 2 hafta önce kestaneci vardı, şimdi simitçi gelmiş aynı noktaya. “Belediye bu noktada durmamı söyledi, başka yere gidemiyorum. Bir tarafımda duvar, öbür tarafımda bina inşaatından üzerimize düşen artıklar ve tozlar. Belediyeden başka bir yere geçmeyi talep ettim, burada çalışılmaz” diyerek isyan ediyor.
OTELLER DE BOŞALDI
Aynı sıradaki bir otel çalışanları ise müşteri sayısında büyük bir azalmanın olduğunu söylüyor. Turistlerin otelden ayrılmasının nedenleri arasında bir numarada gürültü, iki numarada güvenlik duvarının verdiği rahatsızlık ve daralan sokağın kaotik yapısı yer alıyor.
Bir hediyelik dükkanı da insanların bu sokaktan yürümektense Gezi Parkı üzerinden gitmeyi tercih ettiklerini, bu gidişle birkaç ay sonra bölgedeki dükkanlarda toplam bine yakın kişinin işsiz kalacağını söylüyor.
‘DAVA AÇSAK DA SONUÇ VERMEZ Kİ’
Bazı esnaflar dava açmayı düşünse de konuştukları avukatların “Dava açsak bile belediye bu işi kamu yararına yaptığını söyleyince o davadan bir sonuç çıkmayacaktır” sözü üzerine vazgeçmişler.
Bütün esnafların ortak şikayeti ise belediyenin ilgisizliği ve güvenlik sorunu. 2 hafta geçmesine rağmen belediyeden kendileriyle konuşmaya gelen bir kişi olmadığı gibi, sokak aydınlatmalarının kaldırılması ile gün batımından itibaren o daracık sokağın “tekinsiz tiplerin” insafına bırakıldığını, insanların kaçacak bir yeri olmadığı gibi herhangi bir olayda polisin ulaşmasının imkansız olduğunu söylüyorlar.
Demek gazetecisin ha!
Güvenlik bariyerinin dışında kalan esnafla konuştuktan sonra bir de güvenlik bariyerinin içinde kalan esnafla konuşmak istedim. Bariyerlerin arasındaki boşluktan girer girmez bir güvenlik görevlisi arkamdan gelerek kolumdan tuttu ve aramızda şu diyaloglar geçti:
– Nereye?
– Gezi Parkı’nın altındaki dükkanlara.
– Niye?
– Ürün veya hizmet almak için.
– Ama niye?
– Ne demek niye? Dükkana gitmek için hesap mı vermem gerekiyor?
– Evet, özel bir durum yoksa almıyoruz.
– Niye?
– Kapandı o dükkanlar.
– Nasıl kapandı, daha dünkü gazetede açık oldukları yazıyordu.
– Kapandı işte.
5 dakika bu şekilde devam eden diyalogun ardından pes ederek basın kartımı gösterip “Gazeteciyim, esnafla konuşmaya geldim, bırakın 2 dakika görüşeyim geri geleyim” dedim. Bunu söylememle beraber Emre Yavuz adlı güvenlik görevlisi “Demek gazetecisin haa! Hemen çık buradan!” diyerek üzerime çullandı, omuzlarımdan tutarak ittirmeye başladı. Kısa süreli arbededen sonra etraftan başka güvenlik görevlileri de geldi ve beni içeri almak istemeyen bu kalabalığa karşı bir şansım olmadığını anlayarak bariyerin girişinden uzaklaştım.