7 HAZİRAN 2013
AKP yasaklarından bunalan Beyoğlu, Gezi Direnişi ile özlediği eski günlerine döndü. Beyoğlu’na gelenlerin de esnafın da en büyük isteği bu özgür atmosferin kalıcı hale gelmesi
Önce bitmek bilmeyen yer kaplaması sorunları, ardından masa yasakları ve kentsel/rantsal dönüşüm ve son olarak inşaat çalışmaları Beyoğlu’nun çehresini değiştirmiş, dükkanlar el değiştirmiş, gelen insan sayısı yarı yarıya azalmıştı. Tam da Beyoğlu eski günlerini mumla ararken Gezi Direnişi imdadına yetişti.
POLİS YOK, ZABITA YOK, DERT YOK
Halkın polisi Beyoğlu’ndan kovduğu ilk geceden itibaren mekanlar sokağa tekrar masa koyabildi, sokak müzisyenleri zabıtadan ve polisten korkmadan müzik çalmaya başladı, önlerinde biriken kalabalıklar zabıta tarafından dağıtılmadı. AKP’nin baskı rejiminin geri çekilmesiyle bölgedeki özgürlük özlenen seviyeye ulaştı.
ESNAF MEMNUN
Konuştuğum esnaf, işlerinin direniş başladığından beri açıldığını anlatıyor. “Halk dışarıda oturmayı özlemişti. Gelen insan sayısında büyük bir yükseliş var” diyor sokağa tekrar masa koyan bar işletmecisi Deniz. Baskının sonlanmasıyla birlikte Beyoğlu’nun refleks olarak eski haline döndüğünü, bunun da insanların esas isteğinin ne olduğunu gösterdiğini söyleyen Deniz ‘Belediye mesajı aldı mı?’ soruma ise temkinli yaklaşıyor: “Bilmiyorum. Belediye görevlileri mesajı alsa bile bir etkisi olmaz. Çünkü burası belediyenin kararlarıyla değil, Başbakan Erdoğan’ın emirleriyle yönetiliyor. Beyoğlu Belediyesi’nin bir gücü yok ki!”
ORTA SINIFIN TÜKETİM GÜCÜ
Deniz’e göre artık orta sınıf tüketim gücünün farkına vardı ve taleplerini dinlemeyenleri boykot ettiğinde neler başarabileceğini gördü. “Biz burada çatışmaların yaşandığı 2 günde yüzlerce kişiyi koruduk kapımıza, penceremize polisin gaz atmasına rağmen. İnsanlar da bunu unutmuyor, tekrar geliyor. O gün eylemcilere kötü davranan mekanlar ise bugün boykot ediliyor” diyen Deniz bu isyandan herkesin öğreneceği çok şey olduğunu söylüyor.
İki sokak ötede bir kafe işleten ve kafesinin önüne tekrardan masa koyan Ayla ise bu hareketin bir orta sınıf hareketi olduğuna dikkat çekiyor ve gelen kitleyi şöyle yorumluyor: “Direnişin ardından buraya gelen insan sayısı hem arttı, hem farklılaştı. Buralara ilk defa gelen insanlar var ve herkes ortamdan çok memnun.”
‘HERKES GÖRMEK İSTİYOR’
Bir binanın 2. katında bar işleten Haydar da dışarıya masa atamadığı halde gelen insan sayısının arttığını söylüyor: “Herkes Türkiye tarihine geçecek Taksim İşgali’ni görmek için buraya geliyor, gelmişken buradaki mekanlara da uğruyor tabii ki”.
Direnişten memnun olanlar yalnızca mekan sahipleri değil. Sokakları dolduran seyyar satıcılar da ilk defa zabıta korkusu olmadan satış yapıyorlar. Normalde Taksim’de görülmeyen, Karaköy ve Eminönü’ne özgü balık-ekmekçiler bile İstiklal’e gelmiş. Konuştuğum balık-ekmekçiler ve köfteciler işlerinden memnun. Dilimle karpuz satanlar da sıcak havanın işlerini açtığını söylüyor ancak 2 meyve satıcısı “Bizden bir tek turistler meyve alıyor, Türkler sokakta meyve alıp yemiyor. Bizi çok etkilemedi” diyorlar.
Son olarak bayrak, Guy Fawkes, Atatürk t-shirt’ü, anahtarlık, atkı, gaz maskesi, gözlük ve baret gibi onlarca çeşit ürün satan tezgahtarlarla görüştüm. Satışları sorduğumda “idare eder” dediler. İlk günlerde gaz maskeleri ve gözlüklere çok talep olduğunu, ama çatışmaların bitmesiyle malların ellerinde kaldığını anlatan tezgahtarlar “bu ara t-shirt ve maske daha iyi gidiyor” diyor.
Kısaca herkes yaşamak istediği Beyoğlu’nu yaşıyor, kimse kimseye karışmıyor ve en önemlisi halka sürekli söylenenin aksine polis olmamasına rağmen suç oranı artmıyor. Umarım Beyoğlu direnişten sonra da böyle kalır, halk her baskıya Gezi Parkı’na direndiği gibi direnir. Darısı diğer semtlerin, diğer kentlerin başına!
* Direniş bittikten sonra ceza almamaları için esnafın gerçek isimleri değiştirilmiştir.