ÇIPLAK GERÇEK: Türkiye’de inanç özgürlüğü yok!
Ateistler, Hıristiyanlar, Yahudiler, vicdani retçiler, Aleviler ve tüm ‘ötekiler’… Norveç Helsinki Komitesi’nin hazırladığı İnanç Özgürlüğü Raporu, Türkiye’de hiçbir grup için inanç özgürlüğü olmadığını ortaya koyuyor
ONUR EREM 28.09.2013
Norveç Helsinki Komitesi İnanç Özgürlüğü Girişimi’nin hazırladığı Ocak-Haziran 2013 İnanç Özgürlüğü İzleme Raporu, Türkiye’de hiçbir grup için tam anlamıyla inanç özgürlüğü olmadığı gerçeğini belgeliyor.
Tüm inanç gruplarının temsilcileri ve vicdani retçilerle birebir görüşerek hazırlanan raporda dindarların dini inançlarını özgürce yerine getirme talepleri ile dinsizlerin inançsızlıklarını dile getirme ve dini tartışma isteklerinin aynı çerçevede düşünülmesi gerektiğine dikkat çekiliyor.
Rapora göre Türkiye’de inanç özgürlüğünün olmaması yalnızca pratiklerden değil, yasalardan da kaynaklanıyor. Çözüm olarak Anayasa’dan Enerji Piyasaları Kanunu’na kadar geniş bir yasal reforma ihtiyaç olduğu belirtiliyor.
KEYFİ AYRIMCILIK
Raporda “Yasa maddelerindeki hukuki jargonun arkasında duran çıplak gerçek, Türkiye devletinin vatandaşları arasında yaptığı keyfi, hukuk dışı ve ahlak dışı ayrım ve bireylerin gündelik yaşamın her alanında karşı karşıya kaldıkları ayrımcılıktır” ifadeleri yer alıyor.
Türkiye’de mahkemelerin verdikleri kararlarla ayrımcılığa yasal meşruiyet sağladığını anlatan rapor Ermenilerin, Protestanların, Alevilerin, Yehova Şahitleri’nin ve dindar Sünnilerin artık maruz kaldıkları ayrımcılık karşısında sessiz kalmayarak haklarını aramaya başladığına da dikkat çekiyor.
SALDIRILAR YAYGINLAŞIYOR
Raporun değerlendirme bölümünde ise Türkiye’nin imza attığı uluslararası antlaşmalara rağmen vicdani ret hakkını tanımadığı, tüm inançlar karşısında tarafsız olmadığı, çoğulculuğu güvence altına kalmadığı, uluslararası antlaşmaların yanı sıra kendi anayasasını da çiğnediği anlatılıyor.
6 aylık izleme döneminde İstanbul’da Ataşehir Yeni Umur Protestan Kilisesi, Gedikpaşa Surp Hovhannes Ermeni Kilisesi, Burgazada’da Ayois Ioanis Rum Ortodoks Kilisesi’nin saldırıya uğradığı, İzmit Kilisesi’ne yönelik saldırı planını yapanların da ortaya çıkarılamadığı söylenerek devletin ibadet yerlerini koruyamadığı vurgulanıyor. Diyarbakır’da ve Samsun’da Hıristiyanlar’ın açıtığı standlara saldırılması, koruma talebine valiliklerin ‘koruma sağlayamayız’ cevabı vermesi ise dini yayma özgürlüğünün önündeki somut engeller olarak gösteriliyor.
‘AİHM KARARLARI UYGULANSIN’
Raporun işaret ettiği bir diğer hak ihlali de Diyarbakır Surp Pirgiç Kilisesi’ne dair. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilen bu kilisenin Ermeni Protestanlar’a verilmeyerek Sur Kaymakamlığı tarafından kiraya verilerek kadınlara el işleri vermen bir mekana dönüştürülmesi eleştiriliyor.
İnanç Özgürlüğü İzleme Raporu’nda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararına rağmen din dersinin zorunlu olmaktan çıkarılmaması da eleştiriliyor.
HÜKÜMETE VE MEDYAYA TAVSİYELER
Raporun tavsiyeler bölümünde ise hükümete bütün bu hak ihlallerinin önlenmesi ve inanç özgürlüğünün yasal güvenceye alınması için ivedikle yasal reformlar yapılması, medyaya ötekileştirici söylemlerden ve nefret söyleminden kaçınılması, Milli Eğitim Bakanlığı’na seçmeli İslam derslerinin gerçekten seçmeli olabilmesi için bütün okullarda diğer seçmeli derslerin de açılması, belediyelere imar planları aracılığıyla azınlıkların ibadethane haklarının engellenmemesi, İçişleri Bakanlığı’na da kimliklerdeki din hanelerinin çıkartılması ve azınlık maphusların dini taleplerinin reddedilmemesi çağrısı yapılıyor. Raporun tamamına bit.ly/16OwYV0 adresinden erişilebilir.
Raporlanan hak ihlallerinden örnekler
– İslam’dan başka inanca geçenler baskı, dışlama ve hoşgörüsüzlüğe maruz kalıyor.
– İnançsızlar ve azınlık inançlara karşı nefret söylemi üretiliyor.
– Kimsenin inancını açıklamaya zorlanamayacağı ilkesi, kimliklerdeki din haneleri ve azınlıkların din dersinden muaf olmaları için vermeleri gereken beyan nedeniyle çiğneniyor.
– Kimliklerdeki din hanelerine yazılabilecek dinlerin bir listesi var ve istenilen din bu listede yoksa yazılamıyor.
– Ateistler ve Agnostikler devletin ayrımcılığından çekindikleri için kimliklerindeki din hanelerini değiştiremiyorlar.
– Vicdani retçiler inançlarına aykırı olmasına rağmen askerlik yapmaya zorlanıyor.
– Azınlık inançlara sahip olanların ibadet yeri kurmasının önüne yasal ve pratik engeller çıkarılıyor. Belediyeler ise ‘İmar planımızda camiler dışında dini tesis alanı yoktur’ diyerek yeni yerlerin kurulmasını engelliyor. Yasalara göre imar planında ‘ibadet yeri statüsü’ alınması için vali ve kaymakamın izni gerekirken bu iznin neye göre verileceği belirtilmediği için keyfi engeller çıkabiliyor.
– Devlet, ibadethane statüsü alamayan 598 cemevi, 50 kilise binası ve 22 Yehova Şahitleri İbadet Salonu’nun elektrik giderlerini karşılamayarak ayrımcılık yapıyor.
– Avrupa Konseyi’nin tavsiyelerine rağmen inanç topluluklarına tüzel kişilik verilmemesi, haklarını korumaları önüne bir engel daha çıkarıyor.
– İslam dışındaki dinlerin bayramları ve özel günleri devlet ve özel sektör tarafından dikkate alınmıyor, okullarda bu günlere sınavlar koyularak gençlerin bayramlarını kutlamaları engelleniyor. Cezaevlerinde Müslümanlara verilen ‘bayramda açık görüş izni’, diğer gruplara verilmiyor.
– Azınlık grupları saldırılara karşı korunmuyor, okul açma hakları, kendi din görevlisini atama hakları ve dini yayma hakları engelleniyor.
– Devlet Süryani’leri azınlık grubu olarak görmediği için kendi dillerinde eğitim vermelerini engelliyor.
– Din kurumlarında yabancı din görevlilerinin görevlendirilmesi hakkında bir mevzuat bulunmuyor, bu nedenle yabancı uyruklu din görevlilerinin oturma izni almasında engeller çıkıyor.
– Cenaze Nakil ve Defin İşlemleri Yönetmeliği’ne göre Türkiye’de cenazelerin yakılmasının yasaklanması, bireylerin cenazelerine dair kişisel tasarruflarına engel oluyor.
– Hıristiyan öğrenciler, okullarında başka seçmeli ders açılmadığı için dini dersleri seçmek zorunda kalabiliyor.
– Hıristiyan maphusların din görevlileriyle görüşmeleri engelleniyor.