“Bu gidişle Anadolu’da diller yok olmaya devam edecek”

Avrupa Diller Günü vesilesiyle Türkiye’deki dillerin durumuna baktık: Kültür Bakanlığı dilleri korumak için ne yaptığını bilmiyor, dilbilimci Özgür Aydın “bu gidişle başka diller de yok olacak” diyor

26 dil-poster

Avrupa Diller Günü 2001 yılında Avrupa Konseyi’nin teklifi sonucunda ortaya çıktı. Aynı zamanda Avrupa Diller Yılı olarak ilan edilen 2001’den beri beri her yıl Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği tarafından ortaklaşa kutlanıyor.

ONUR EREM 22.09.2014

Bugün 26 Eylül Avrupa Diller Günü. Kültürlerarası etkileşimi, çok dilliği ve dil öğrenimini artırmak, dil çeşitliliğini korumak için her yıl kutlanan Avrupa Diller Günü bugün Avrupa Kosneyi üyesi 47 ülkede birden kutlanacak. Diller Günü vesilesiyle, Türkiye’deki dillerin durumuna ve dil politikalarını inceleyeceğiz.

Avrupa’da konuşulan dillerin sayısı 225. Bu sayı çokmuş gibi gözükse de, dünyadaki dillerin yalnızca yüzde 3’üne denk geliyor. Dünyadaki dillerin çoğu Afrika ve Asya kıtalarına yayılmış durumda. Avrupa’da yaşayan insanların yarısı iki dil biliyor, bu oran dünya ortalamasına yakın. Ancak kıtamız, İngilizce bilme oranında

Avrupa’daki 225 dil, kıtada ülke başına yaklaşık 5 dil düştüğünü gösteriyor. En fazla dilin konuşulduğu Avrupa ülkesi ise 130 dil ile Rusya. Türkiye geniş coğrafyasının etkisiyle, Rusya kadar olmasa da ortalamanın 7 katı dile evsahipliği yapıyor: 35 dil konuşuluyor Türkiye’de.

Ancak bu çeşitliliğe rağmen Türkiye’deki dillerin durumu iç açıcı değil. Yakın zamanda Anadolu’da iki dil yok oldu. Ubıhça konuşan son kişi Tevkif Esenç, 1992’de yaşamını yitirdi. 1960’larda tamamen yok olduğu sanılan Kapadokya Yunancası ise 2005’te Yunanistan’da tekrar ortaya çıktı. Bu topraklardan göç ettirilen birkaç aile hâlâ bu dili konuşabiliyordu. Süryanice’nin Mlahsö lehçesi ise 1998’de, Diyarbakır’da yok oldu.

Yok olmuş dillerin yanı sıra, yok olmak üzere olan diller de var. Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO’ya göre bunların başında Siirt Pervari civarında konuşulan Hertevin dili geliyor. Bu dili konuşan kişi sayısı yalnızca bindi. Anadolu Ajansı’na göre 2012’de bu sayı dörde indi.

YAŞATMAK İÇİN YAPILANLAR

UNESCO’ya göre Türkiye’de tehlike altında olan toplam 15 dil var. Devletin bu dilleri korumak için ne yaptığını bilmiyoruz. Zira Pevin Buldan’ın “Türkiye’de konuşulan kaç dil vardır? Kaçı yok olmuş, kaçı yok olmak üzeredir? Kültür Bakanlığı bu dilleri korumak ve kurtarmak için ne çalışmalar yapmaktadır?” sorularına 2012 yılında dönemin Kültür Bakanı Ertuğrul Günay “Kültürleri korumayı çok severiz, bakın üç yılda tam üç kitap bastık” diye cevap vermişti, 2012 yılında. Şaka gibi ama gerçek, Kültür Bakanlığı’nın en tepesindeki kişinin, TBMM’deki soru önergesine yazılı olarak verdiği tek yanıt bu. Dileyenler bu ibretlik yanıta şu linkten bakabilir: http://www2.tbmm.gov.tr/d24/7/7-10182sgc.pdf

YOK ETMEK İÇİN YAPILANLAR

Devletin bu dilleri kurtarmak için ne yaptığını bilmiyoruz demiştim, ancak yok etmek için ne yaptığını çok iyi biliyoruz. Türkçe dışındaki dillerde konuştukları için para cezalarından dayağa, hapisten ölüme kadar o kadar çeşitli baskılar gördü ki bu topraklardaki insanlar, hepimizin bildiği bu örnekleri tekrarlamaya gerek yok. Ancak özet niyetine geçen hafta yayınlanan ve asılsız fişleme iddialarıyla çok tartışılan, Pazartesi günü gazetemizin sayfalarında Ömür Şahin Keyif’in araştırmacılarıyla söyleşi yaptığı Türkiye’nin Etnik Coğrafyası adlı 225 sayfalık raporun sonuç bölümünden şu ifadeleri verebiliriz: “Şu ana kadar elde edilen bulgulardan çıkan en net sonuç şudur: Tüm kurumlarıyla devleti, tek bir ulus üzerine inşa etme girişimleri, tarihsel olarak etnik çeşitliliğe sahip bir coğrafyanın Türkleştirilmesiyle sonuçlanmıştır. Türkiye’de uygulanan etnik politikalara esas şeklini veren bu gayrettir”.

Günümüzde devletin dil yasakları gevşese de, artık birçok dil için çok geç. Aynı araştırmanın grafiklerle ortaya koyduğu üzere, 1927-65 yılları arasında ülkede konuşan kişi sayısı artan yalnızca 3 dil olmuştu: Türkçe, Kürtçe, Arapça. Abazca, Arnavutça, Acemce, Bulgarca, Çerkesçe, Ermenice, Lazca, Pomakça, Rumca, İbranice ve Gürcüce dillerini konuşan insan sayısı ise düzenli olarak azalmıştı.

Prof. Aydın: Evde kalan dil ölür

Türkiye’de konuşulan dillerin geleceğini ve genel olarak Türkiye devletinin dil politikasını Ankara Üniversitesi Dilbilim Bölümü’nden Prof. Dr. Özgür Aydın’a sorduk. Dil Derneği ve Dilbilim Derneği üyesi de olan Özgür Aydın, dünyada tek dilin konuşulduğu tek bir ülkenin olmadığını söylüyor: “Anadolu, tarihi ve konumu itibariyle çok dilli bir bölgedir. Bugün de 30 civarında dil konuşulduğu söyleniyor, ancak net bir sayı için bu konuda araştırmalar yapılmalı”.

Prof. Aydın, dillerin yalnızca evde, aile içinde konuşulup, sokakta kullanılamadığı zaman yok olmaya mahkum olacağını vurguluyor. Bu konuda son derece haklı olsa da, sokakta Türkçe dışında bir dil konuşmak hâlâ tehlikeli. Yakın zamanda Mersin’de bir genç, Türkiye’nin en çok konuşulan ikinci dili olan Kürtçe konuştuğu için öldürülmüştü.

‘EN BAŞARILI ÖRNEK: SSCB’

“Devlet dil politikasını değiştirip gerekli önlemleri almazsa, yakın zamanda daha fazla dilin yok oluşuna tanık olabiliriz” diyor Özgür Aydın. Tehlike altındaki dillerin yaşatılması için okullara girmesi, eğitim ve edebiyat dili olması gerektiğini söyleyen Prof. Aydın, kapitalist toplumlarda bu konuda başarılı örnekler olmadığını anlatıyor: “Kapitalist ülkelerde bu konuda bir başarı hikayesi yoktur. Örneğin Kanada’da Fransız ve İngilizce ile çok dillilik sağlandığı söylenir, oysa Kanada’da 98 dil konuşulmaktadır. Yalnızca işgalcilerin dilleri olan Fransızca ve İngilizce toplumun çoğunluğu tarafından konuşulur hale gelmiştir. Avrupa da bizden daha iyi olsa da başarılı değil. Bu konuda en başarılı örnek Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nde görülmüştür. Aynı anda 30’dan fazla dil eğitim dili olarak kullanılmıştır”.

ÖNCE EĞİTİM, SONRA EĞİTİM DİLİ

Türkiye’nin kapitalist bir ülke olmaktanın yanı sıra milliyetçiliğin de dezavantajlarını taşıdığını ifade eden Prof. Aydın, devletin bir an önce atması gereken adımların neler olduğunu sorduğumuzda ise şunları söylüyor: “Üniversitelerde Anadolu dilleri üzerine enstitüler kurulmalı. Bu dillerin yazılı diller haline gelmesini sağlamak için tüm imkanlar kullanılmalı. Çok küçük diller için belki artık çok geç, ama diğer dillerin önce okullarda eğitimi verilmeli, ardından eğitim dili haline getirilmeli o diller”. “Ancak her şeyden önce çok dilli bir toplum olduğumuzu kabul etmeli devlet, tek dil, tek bayrak, tek millet politikasını terk etmek için adım atmalı” diyor Özgür Aydın. Dünden bugüne devlet politikalarına bakınca atılması gereken ilk adımın, belki de en zoru olduğunu görmek mümkün.

About onurerem

journalist @ birgün newspaper. twitter.com/onurerem
Bu yazı Haber, Söyleşi içinde yayınlandı ve , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s