Yunanistan’ın seçimi

greek-flags-waving

Leo Panitch*

27.01.2015

Kalıcılaşan küresel ekonomik krizin sekizinci yılına girerken neo-liberal kemer sıkma politikalarına radikal bir alternatif üreten bir siyasi partinin Yunanistan’da iktidara gelmeyi başarmış olmasının ayıltıcı bir etkisi var.

1980’lerde avro-komünist soldan doğan ve 2000’lerde alternatif küreselleşme hareketlerinin kaynaşmasıyla gelişen SYRIZA 2012’deki seçimlerin ardından iktidara yaklaşmış, partinin lideri Çipras “Yunan halkına uygulanan ekonomik işkenceye karşı çıkacak herhangi bir partiyle koalisyon kurabiliriz” demişti.

Avrupa Merkez Bankası (AMB) ve arkasındaki Almanya tarafından dayatılan politikalar nedeniyle ülkede işsizlik yüzde 25’i aştı, asgari ücret yüzde 33 azaldı, kitleler elektrik ve ilaç gibi temel ihtiyaçlara erişemez oldu. Emek alanında yasalar yoksayıldı.

Seçim sonrası ilk adımlar

İki yıldır iktidarda olan eski patronaj partileri SYRIZA tarafından yerinden edildi. SYRIZA’nın ilk vaadi gerici tasarruf politikalarından vazgeçmekti. İşçilerin temel haklarını ve kolektif pazarlık haklarını geri getirmek, asgari ücreti artırmak, yoksulları elektrik şebekesine tekrardan bağlayabilmek SYRIZA’nın önceliği. Çağımızda bu kadar temel konuların bile “radikal” olarak adlandırılması ne kadar üzücü!

Hedeflenen değişimlerin büyük bir kısmı, büyük bir soru olan, önceki kayırmacı ve rüşvetçi hükümetlerin devasa borçlarının ödenip ödenmeyeceğini cevaplamadan da gerçekleştirilebilir. Bu hükümetler endüstri, ticaret ve finansı yöneten dar kapitalist oligarşiyle el ele yürüyordu. SYRIZA, ilk aşamada gerçekleştirmek istediği değişimlerin maliyetini 11 milyar avro olarak hesapladı. Bu miktar, devletin toplayamadığı kaçak verginin yalnızca yüzde 20’sine denk. SYRIZA’nın yaratmayı planladığı ilk kaynaklardan biri, medya baronlarına frekans aralıklarının ücretsiz olarak verilmesini sonlandırıp onlardan frekans ücreti almak.

SYRIZA şu an Avro’dan ayrılmak istediğini dillendirmiyor. Böyle bir hedef açıklamış olsalardı oy oranlarını da bu kadar artıramayabilirlerdi. Esas soru, temel onarıcı politikaları hayata geçirip uzun vadeli ekonomik bir stratejinin temelini atacak kadar soluklanma imkanı bulup bulamayacakları. Bunun koşullarından biri olan, Yunan devletinde yapısal reformlar gerçekleştirerek yatırımların ve harcamaların nereye yapıldığı konusunda gerçek demokratik bir katılım sağlanması gerçekleşirse Yunanistan bu krizden ilerici bir şekilde çıkmayı başarabilir.

Yunanistan AB, AMB ve IMF’ye borçlandırılırken kendisine şart koşulan tasarruf politikaları Yunanistan’ın ağır borç yükünü azaltmadı. Verilen krediler, Yunanistan’ı borç ödemek için borçlanmak ve sürekli faiz ödemek zorunda kalacak şekilde tasarlanmıştı. Bu yüzden Yunanistan’ın gerçek anlamda ilk dürüst ve kayırmacı olmayan hükümetini kuran SYRIZA’nın yabancı bankalara ve zengin Yunan kapitalistlerine bütün bu borçları, bu faizlerle ödemeye devam etmesi gerektiğini söylemek bir skandaldır.

Krizin üstesinden gelmek

SYRIZA’nın zaferinin ardından bu başarının Avrupa’daki krizi derinleştireceğini iddia ederek felaket tellallığı yapanlar halkın ihtiyaçlarının karşılanmasına değil sermayenin arzularının gerçekleşmesini önemseyenlerdir.

SYRIZA neoliberalizmin 2008 kriziyle başlayan biçimsiz derinleşmesine verilen ilk ve en güçlü demokratik yanıtı temsil eder. Böyle bir demokratik hükümeti, ulusal kapitalist sınıfın uluslararası kapitalistler ve onların yerel temsilcileriyle kol kola devirmeye çalışması demokrasi için gerçek bir trajedi olur. Bunu amaçlayanlar, Avrupa’da yükselişte olan bir trendin, neo-liberal yoksulluğun yalnızca aşırı sağ milliyetçi partiler aracılığıyla yenilebileceğini kabul ettirmek isterler.

SYRIZA’nın bu bağlamda durduğu nokta, İspanya’da yeni iktidara gelmiş cumhuriyetçi hükümetin 1930’lar başında Naziler Almanya’da seçimleri kazanıp iktidara yürürken durduğu noktadır. Bugün, en azından Podemos İspanya’da bu yıl seçimleri kazanana kadar, SYRIZA yönetimindeki demokratik bir Yunanistan’ın enternasyonel sol için temsil ettiği şey, demokratik İspanya’nın 1930’larda temsil ettiği değerdir. Enternasyonel solun SYRIZA’ya soluk alması için destek vermesi durumunda bugün 1930’lara kıyasla daha farklı bir sonuç almak için şartlar çok daha olumlu.

BirGün için çeviren: ONUR EREM

* Socialist Register editörü. York Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi Profesörü. Küresel Kapitalizmin İnşası: Amerikan İmparatorluğu’nun Siyasal Ekonomisi; Sosyalizmi Yenilemek: Demokrasiyi Dönüştürmek, Strateji ve Hayalgücü kitaplarının yazarı.

About onurerem

journalist @ birgün newspaper. twitter.com/onurerem
Bu yazı Çeviri içinde yayınlandı ve , , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s