Akdeniz Solu Konferansı’nın kemer sıkma politikaları oturumunda SYRIZA üyesi Finalis, hiçbir kamu denetimi olmayan uluslararası kurumların borç politikalarıyla neo-liberal koloniler yarattığını anlattı.
20.02.2015 ONUR EREM @onurerem
Avrupa Sol Partisi’nin İkinci Akdeniz Solu Konferansı’nın uluslararası finans kuruluşlarının kemer sıkma ve yoksulluk politikalarına karşı halk mücadeleleri oturumunda Fas’tan Demokratik Yol Genel Sekreteri Moustapha Brahma, Yunanistan’dan SYRIZA üyesi Errikos Finalis ve Mısır Sosyalist İttifak Partisi’nden Alaa Shukrallah konuştu.
PARLAMENTOLAR YETERSİZ
Brahma vahşi kapitalizmin küreselleşirken kâr sınırlarına dayandığını, kuzey ülkelerinde artan işsizliğe, güney ülkelerinde ise artan açlığa yol açtığını anlatırken “Kapitalizme karşı mücadelede parlamentoların yetersiz kaldığını görmekteyiz” dedi. Brahma, halk kalkışmalarının solun önceliğinde yönlendirilmediği takdirde kapitalizme teslim olmaya mahkum olduğunu belirtti, “Bütün halkların dayanışması gerçekleşmeden kapitalizmi yenmemiz mümkün değil. Halklar tarihin motorlarıdır. Demokratik ve devrimci hareketler Arap dünyasında kitlelere nüfuz ederek burjualardan daha fazla ilerleme kaydedebilir” ifadelerini kullandı.
KURUMLARIN DEMOKRATİK KONTROLÜ
Errikos Finalis ise konuşmasına Türk ve Kürt yoldaşlara selam vererek başladı. Yunan halkıyla dayanışma gösterenlerin kendilerine çok yardımcı olduğunu, kendilerini güçlendirdiğini söyleyen Finalis şöyle konuştu: “Kemer sıkma politikalarına karşı nasıl mücadele edebiliriz? Kurumlardan bahsediyoruz burada. Bu kurumların hiçbir demokratik kontrolleri yok, hükümetler bile kontrol edemiyor bunları. Bu kurumlar tüm insanlığın kaderini belirlemeye çalışıyor. Üstelik kendi perspektiflerinden bile başarılı değiller. Derin sistemsel krizi çözemiyorlar, kendi çıkarlarına yönelik çözüm bile getiremiyorlar. Karşı karşıya kaldığımız krizi tanımlamakta kemer sıkma ve yoksulluk kavramları yetersiz kalıyor. Bu politikalar çok daha yıkıcı. Elektrik ve ısınma hizmeti alamayan yüzbinlerce ev var, gıda alamayan yüz binler, sağlık hizmeti alamayan 3 milyon kişi var. Çocuk açlığı yaygın ve bir AB ülkesinde çocuklar okulda açlıktan bayılıyor.”
BU BİR YUNAN SORUNU DEĞİL
Bu sorunun yalnızca Yunan sorunu olmadığını, bu nedenle çözümün de yalnızca Yunanistan’dan gelemeyeceğini belirten Finalis, “Bu finansal kurumlar yalnızca toplumsal yıkım değil, bağımsızlığın yok edilmesi durumunu da getiriyorlar. Yunanistan Troyka ile anlaşmalardan sonra bağımsız bir ülke mi? Yoksa yeni tür bir post-modern borç kolonisi mi? Bu sorunla yüzleşmeliyiz. Bu kurumlara göre Yunan hükümetinin halkın en temel ihtiyaçlarını karşılama hakkı bile yok” dedi.
TOPLUMSAL HAREKETLERLE İLİŞKİ
Toplumsal hareketlerle ilişkiye geçen ve dostça yaklaşan tek partinin SYRIZA olduğunu anlatan Finalis bunun oy oranlarını hemen etkilemediğini ama uzun vadede halkın kendilerine inanmasını sağladığını söyledi: “Bütün toplumsal hareketlerden ve solun bütün kökenlerinden militanları saflarında yer veren tek partiydi. Belli amaçlar etrafında ortaklaştık ve bu zaferimize yol açtı. Bir toplumsal kurtuluş hükümeti kurduk. Bu yalnızca SYRIZA hükümeti değil. Bu yüzden Yunan halkı 10 günde üç kere sokakları yüzbinlerle doldurarak onurlu bir hayat ve adalet talebini dile getirdi. Yeni hükümetin amacı da bu.”
VERDİKLERİ PARA GERİ GİDİYOR
Finalis, bu kurumların kendi istatistiklerine göre son dört yılda Yunanistan’a verilen borcun yüzde 93’ünün doğrudan bankalara gittiğini ve bu parayla borçların anaparasının bile ödenemeyip yalnızca faizinin ödendiğini anlatırken “Biz bu borcu halkımızın kanıyla ve insani krizle ödüyoruz. Biz yalnızca halkımızın temel ihtiyaçlarını karşılamak istiyoruz ve bize hayır diyor Troyka, önceki hükümetin politikalarını devam ettirmek zorunda olduğumuzu söylüyor. O zaman Yunanistan halkı bizi neden iktidara taşıdı? Troyka, işe iade davası açıp kazanan temizlik işçilerini bile işe almamamızı istiyordu. ‘Demokrasiyi nasıl uygularsınız’ diye hesap sormaya çalışıyorlar. Oysa unutuyorlar ki demokrasiyi yaratanlar da Yunanlardır” ifadelerini kullandı.
ÜLKEDE ÜRETİM KALMADI
Finalis konuşmasını “Büyük laflar söylemek çok kolay. Sosyalizmden bahsedelim. Ciddi bir şekilde sosyalizmden bahsetmek için, gerçek değişimden bahsetmek için bunun koşullarını hazırlamamız lazım. Bugün hiçbir şey üretmeyen bir ülkeyiz, kendi insanımızı doyuramıyoruz ve bunu kriz öncesi 30 yıl boyunca Yunan endüstrisini ve tarımını yok eden, geriye hizmet sektörünü bırakan politikalara borçluyuz” diye bitirdi.
DEVRİMİN NEDENİ UMUTSUZLUK
Errikos Finalis’in ardından konuşan Mısır Sosyalist İttifak Partisi’nden Alaa Shukrallah, kendilerinin onyıllardır bu neo-liberal politikalara maruz kaldığını ve 2011 devriminin temelinde bu politikaların yarattığı yoksulluk ve çaresizlik olduğunu söyledi: “Devrimin nedeni halkın yoksulluğu değil, yoksulluktan bir çıkış olmadığını düşünmeleri, doğduğu andan itibaren bir yoksulluk tuzağının içinde olması, hayattaki ve toplumdaki tüm rollerden ve siyasete etkiden yoksun bırakılması”. Shukrallah, ülkelerinde yoksulluğun kurumsallaşmış bir yolsuzluk olduğunu, ekonomik özelleştirme politikalarının aracı olduğunu anlattı.
ÖRGÜTSÜZ DEVRİM ELE GEÇİRİLİR
2011’den itibaren bağımsız sendikaların üçten iki bine yükseldiğini, konfederasyonlar arası yeni bağlantıların çıktığını söyleyen Shukrallah şu ifadeleri kullandı: “Çok kısa sürede iki diktatör devirdik. Ama örgütlü olmayan devrim ele geçirilir. Bu yüzden şimdi ilk önceliğimiz örgütlenmek. Siyasi hareketler ve sendikalar ile geniş bir sol koalisyon kurmak.
MÜSLÜMAN ÜLKEDE DE SOL İKTİDARA GELİR
2011 devriminde gördük ki, Müslüman bir ülkede sol iktidara gelebilir. Kitleler sol sloganlarla ve taleplerle sokaktaydı. Tek eksik örgütlenmeydi ve bunu sağlamak biraz zaman alacak. Tabandan insanlar olmadan tepeden örgütlerle solu kuramazsınız. Yunan yoldaşlarımızdan öğreneceğimiz çok şey var. Örneğin kooperatiflere yönelim Yunanistan’da olduğu gibi ülkemizde de artıyor.”