Londra’dan İşgal Manzaraları-1: Occupied Times editörü anlatıyor

8 aralık 2011

Londra’da Occupy London hareketi başladığı zaman hemen hareket ile ietişime geçmiş, gazetelerinde yazılan makaleleri haftalarca BirGün Pazar Eki’ne çevirmiştim. Bel fıtığım nedeniyle Aralık ayında ara verince çevirilerim de yarım kaldı. Sonra da işgal dağıtıldı. Gerçi gazeteleri hâlâ devam ediyor, ama ben de hâlâ bel fıtığı nedeniyle yatıyorum. Belki iyileşince çevirilere devam ederim…

THE OCCUPIED TIMES OF LONDON’IN EDİTÖRÜ STEVEN MACLEAN BİRGÜN’E ANLATIYOR:

Üç kere taşınmak,
iki kere format değiştirmek zorunda kaldık,
bir de çalışanımız tutuklandı…

Occupy London (Londra’yı İşgal Et) hareketi kendi mesajlarını yayabilmek için ‘The Occupied Times of London’ gazetesini çıkartıyor. Sekiz kişinin haftanın her günü, günde on saat çalıştığı gazeteye bugüne kadar 100’den fazla yazar ve protestocu katkıda bulundu. Gazetenin editörü Steven Maclean, gazeteyi çıkarma sürecini ve nedenlerini BirGün’e anlattı:

“Merhaba BirGün okurları. Gazetemizden bazı makaleleri daha önce Fransızca ve İspanyolca’ya çevirmiştik, ancak bildiğimiz kadarıyla ilk defa bir gazete bizi çevirip sayfalarını bize ayırıyor. Bu bizi çok mutlu etti.

Gazeteyi çıkarma nedenlerimize gelelim. Hareketimiz ‘haber değeri’ taşımaya başladıkça, haber kanalları bizi kendilerine göre anlatmaya başladı ve biz kendi anlatımız üzerindeki kontrolü yitirdik. Bizi, istedikleri gibi çerçeveleyip halka sundular. Bunu kontrol edemeyeceğimizin bilinceydik, zaten kontrol etmeye gerek de yok. Ancak fark ettik ki hareketimiz de başkalarının hakkımızda söyledikleri ve yazdıklarından etkilenerek farklı yönlere kayabiliyor. Farklı geçmişlerden ve gruplardan gelen farklı bireylerden oluşan hareketimiz bazı ‘uzmanlar’ ve ‘yorumcular’ tarafından olmadığı şekillerde gösteriliyordu. Oysa biz akışkan, sürekli kendini yenileyen ve değişen bir hareketiz ve büyük medya grupları bunları anlamaya ve anlatmaya çalışmaktansa bizi işlerine gelen şekillerde etiketleyip halka sunuyorlardı. Protestocular da halk da kampta olanlardan ve konuşulanlar tarafından değil, The Guardian veya The Evening Standart’ta yayınlanan içeriklerden etkileniyordu.

Ayrıca kampımız büyümeye başladıkça altyapı ve kamp ile ilgili günlük çalışmalara ayırmamız gereken vakit arttı. Kalabalık bir şekilde günde iki kere gerçekleşen genel oturumlara katılamayıp işlerimizi hallederken, kendi aramızda gündemi değerlendirir olduk.

The Occupied Times gazetesini çıkarma fikri bu çekincelerin sonucunda oluştu (tabii ki burada bize örnek olan Occupied Wall Street Journal gazetesine de teşekkür etmemiz lazım). Kampın dördüncü günü olan 19 Eylül’de gazete için çalışmaya başladım. Gazetecilik eğitimi almış profesyonel bir blogger olarak “Londra’yı İşgal Et” hareketi için bir gazete çıkarma sorumluluğunu aldım.

Dört gün içerisinde gazeteyi bir hiçten; bir düzine çekirdek elemana, beyaz tahtalarla donatılmış tam teşekküllü bir basın çadırına, haber masasına, iletişim veritabanına ve sallantıda bir internet bağlantısına sahip olan bir yapılanmaya dönüştürdük ve bir haftadan kısa bir süre içerisinde gazeteyi 2.000 adet bastık.

İyimserliğimiz bize bu süreçte çok yardım etti. İnternet yok mu? Yakında bir Starbucks vardır. Beyaz tahta mı yok? Belki çevremizden bulabiliriz. Daha önce hiçbirimizin sıfırdan gazete yaratma tecrübesi olmadığı için bu sürecin bize çok şey öğrettiğini söyleyebiliriz.

Gazete, hareketin değişimlerine anında tepki veriyor. Bizim işgal hareketinin temsilcisi veya sözcüsü olma iddiamız yok. Sadece elimizden geldiğince hareketin sesini duyurmaya ve tartışmaya katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Bu süreçte duyuramadığımız sesler de oluyordur. Yüz yüze tartışmaların ve var olan kanalların yerini almak değil, onlara destek olmak istiyoruz. Ana akım anlatıların aksine çok yürünmemiş patikalara ışık tutmak istiyoruz.

Kısaca Occupied Times bir melez projedir diyebiliriz: Kampçılar tarafından daha geniş kitlelere hitap etmiş bir gazete olmasının yanı sıra, aynı zamanda kamptaki hayata, kampçıların portrelerine, tartışma gün ve saatlerine ve ÇadırKent Üniversitesi ders programına yer veren bir gazeteyiz.

Aynı zamanda iyi bir gazete olmaya çalışıyoruz. Verilerin doğruluğunu kontrol ediyor, gerçeklik ile kişisel görüşleri ayırıyor, yazının yapısını ve dilini inceliyoruz. Sadece adı için değil, aynı zamanda içeriği için okunan bir gazete olmak istiyoruz.

Kamptaki her şey gibi bu gazete de sayısız yardımlar sayesinde çıkıyor. Kampçılar gazetenin her sürecine katkıda bulunuyor. Aramızdan bazıları uykusuz geceler geçirmesine rağmen işlerini aksatmıyor.

Artık Londra merkezinde sık sık göze çarpan meşru bir gazeteye dönüşmeye başladığımızı fark ettik. Estetik açıdan radikal olma tutkumuzu kaybetmedik. Bu süreçte üç kere taşınmak, iki kere format değiştirmek zorunda kaldık, bir de çalışanımız tutuklandı. The Guardian’da da işler böyle mi yürüyordur acaba?

Gazetedeki yazıların yelpazesinin ve kalitesinin taleplerimizi aştığını söylemem lazım. Ayrıca bu süreç hepimizi siyasal konularda bilgilendirdi ve kendimizi ifade etme imkânımızı geliştirdi.”

About onurerem

journalist @ birgün newspaper. twitter.com/onurerem
Bu yazı Çeviri, Söyleşi içinde yayınlandı ve , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s