FEMEN’in Feminizm Dışı Taktikleri

Karie A. Gubbins
Çeviri: Onur Erem
31 mayıs 2011
 

FEMEN’İN FEMİNİZM DIŞI TAKTİKLERİ



2008 yılında yüksek okul öğrencisi kadınlardan oluşan ufak bir grup kendilerine FEMEN adınını verdiler. 21. yüzyılda Ukrayna toplumunun karşılaştığı sorunlarla ilgilenen grup öncelikli hedeflerini “Ukrayna toplumunu, özellikle de Ukrayna kadınlarını etkileyen akut sosyal sorunlara tepki vermek ve bu sorunları gidermeye çalışmak” olarak belirledi. Gündemlerinde ilk sıraya alan konu ise Ukrayna’da, son yıllarda büyük bir artış gösteren Batılı seks turizmi ve hükümetin bu olgu karşısındaki kayıtsızlığı. FEMEN’in en sık kullandığı slogan ise “Ukrayna bir genelev değildir!”. FEMEN’in duruşunu tartışmalı hale getiren ise bu konulara dikkat çekmek için yaptıkları eylemler. Grup üyeleri yaptıkları eylemlerde, çıplaklığı veya provokatif kıyafetleri sıklıkla kullanıyorlar. Bu sayede de önce ulusal medyanın, ardından da uluslararası medyanın dikkatini çabucak çektiler.

FEMEN İstanbul’da da eylem yapmış, protestocular apar topar polis arabalarına konularak kısa süre içinde sınırdışı edilmişlerdi

Ancak FEMEN’in bu taktikleri bir çok gözlemci ve kadın organizasyonu tarafından “feminizm dışı” olarak etiketlendi. Varşova’daki Women’s Rights Center’dan Urszule Nowakowska’ya göre “eğer bir ülkede feminizme negatif bir yaklaşım varsa, böylesine provokatif yöntemler bu negatif yaklaşımı pekiştirme tehlikesini doğururlar”. FEMEN’in kendisi de feminist etiketini reddediyor. Grubun lideri Anna Hutsol’a FEMEN’in feminist bir örgüt olup olmadığını sorduğumda verdiği cevap “Hayır. Biz yaklaşımımızda ve kıyafetlerimizde erotizmi kullanıyoruz. Bu feminizm tarafından onaylanmayacak bir yaklaşım” olmuştu. Buna rağmen, belki de bu sayede, FEMEN ülke içinde ve dışında büyük bir yankı buldu.

FEMEN siyasi açıdan bağımsız bir organizasyon. Üyeleri kafelerde buluşarak yeni kampanyalar için akıl fırtınası yürütüyor, pankartlar ve broşürler hazırlıyorlar. FEMEN’in en önemli dayanağı da iletişimi sağlayan e-mail grupları ve sosyal ağlar. Başlangıçta küçük, yerel bir kadın taban hareketi olan FEMEN’in böyle büyük bir yankı uyandıracağını ve hükümeti tehtid eder hale geleceğini kimse öngörmemişti. FEMEN 2 yıl içindeki olağanüstü büyümeyle günümüzde 300 aktiviste ve internet aracıyla ulaştığı 25.000 kişilik bir tabana sahip hale geldi. Bütün bu insanların çoğu öğrenci. Örgüt 5 kişilik bir yürütme kurulu ile yönetiliyor. Finansal kaynakları ise üyelik bağışları ve Avrupa çapında diğer örgütlerden aldıkları yardımlar.

FEMEN’in ilk gösterilerinden biri Haziran 2008’de gerçekleştirildi. Ukrayna’ya yapılan Batılı seks turizminin artmasını protesto etmek amacıyla sekiz tane yarı çıplak kadın öğrenci ve kadın satıcısı gibi giyinmiş bir dizi erkek balet ile gerçekleştirilen gösteri ülke çapında ses getirmiş, ve örgüt neo-liberal ekonomik küreselleşmenin topluma olan etkisini gündeme taşımayı başarabilmişti.

Ukrayna’da seks turizminin (cinsel aktivitede bulunmak amacıyla seyahat etmek) piyasada tabanının olması bu olguyu daha da kuvvetlendiriyor. Bir yandan özellikle İsrail ve Türkiye gibi batı ülkelerinden gelen seks turizmi talebi, hem de ekonomisi 90’lardan beri toparlanamayan Ukrayna’da kadınların yeterli geliri elde edememeleri seks turizminin temellerini kuvvetlendiriyor. Ülkenin para biriminin dolar ve euro karşısında %40 değer kaybetmesi ve gevşek vize rejimleri de diğer etkenler. Diğer yandan da genç kadınların son derece ataerkil olan toplumda, zor ekonomik koşullar altında tek başlarına ayakta durabilmek için çaba verirken önlerinde fazla bir seçenek olmuyor, ve kendi istekleriyle şekilde fahişelik yapmaya karar veriyorlar. Kadınların bu kararı verme nedenlerinin başında öğrenim hayatlarını finanse edebilmek yatıyor. Ülkedeki seks endüstrisini inceleyen bir sosyoloji araştırmasına göre ülke genelinde 250.000 fahişe var, ve bu rakamın sekizde birini öğrenciler oluşturuyor. Kiev’deki fahişelerinse %60’ı öğrenci. Fahişelere, BM ve ABD yardım örgütlerine göre ülkedeki seks trafiği korku ve tehtitle türüyen bir sektör olmaktan çıkıp, kadınların çaresiz bir şekilde de olsa gönüllü olarak katıldıkları ve istedikleri zaman ayrıldıkları bir sektöre dönüşmüş durumda. Aktivist Vandana Shiva kadınların içine düştüğü bu çıkmazı “küreselleşmenin çifte faşizmi” olararak adlandırıyor. Ekonomik faşizm insanların haklarını ellerinden alırken kökten faşizm ise insanların malsızlaşması ve mülksüzleşmesinden besleniyor. Bu vakada Ukrayna hükümeti de kadınlarını küresel pazarda rekabetçi bir avantaj olarak kullanıyor.

Ukrayna’da, çoğu eski Doğu Bloğu ülkesinde olduğu gibi, demokratikleşmek için küresel kapitalizme kapıları tamamen açmanın gerektiği varsayılıyordu. Planlı ekonomiden Pazar ekonomisine geçiş sürecinde, pek de şaşırtıcı olamayan bir şekilde ekonomik ve siyasal istikrarsızlık zirve yaptı. Günümüzde rüşvet ve yolsuzluklar da ekonomik ilerlemeye gölge düşürürken sivil haklar ise hâlâ demokratik bir sistemin gerektirdiğinden çok uzakta.

1990’dan 1994’e kadar geçen süre içerisinde ülkenin GSYİH’si %48 oranında azalırken özel sektörün GSYİH’ye katkısı sadece %15 oranındaydı. Ekonomi tökezleyince IMF ve benzeri kurumlardan milyarlarca dolar borç almak zorunda kalan hükümet, bu kurumların emrettiği gibi özelleştirmelere ağırlık vermek ve neo-liberal politikalar izlemek zorunda kaldı. Kamu sektörünün özel sektöre aktarılması sırasında oluşan vakum ortamında gölge ekonomiler ve uluslararası suç örgütleri olağanüstü büyüdü. Fahişelik, pornografi ve kadın trafiğini de içeren yeraltı ekonomisi GSYİH’nin %12’sinden %46sına kadar yükseldi. Bu döneimin sonucunda halkın fakirlik oranı %26’ya, gençlerde işsizlik oranı da %25.6’ya yükselirken hayat standartları görülmemiş seviyelere düştü.

2004’ten itibaren çelik fiyatlarının küresel ölçekte yükselişe geçmesiyle birlikte yıllık %12 oranında büyüyen Ukrayna ekonomisi 2008’de tekrar büyük bir krize girdi. Siyasi açıdan ise 2004 yılında Ukrayna vatandaşları demorasinin hâlâ tatmin edici bir seviyeye ulaşamamasını protesto etti. “Turuncu Devrim” diye adlandırılan ve ülkedeki seçim hileleriyle yolsuzluğu hedef alan bu milliyetçi protestolar sonucunda özgür ve adil seçimler yapılmıştı. Alexexander Motyl’e göre FEMEN, Turuncu Devrim’in entelektüel ve kültürel tohumlarını atan taban hareketlerinin arasında önemli bir yere sahip. Ülkenin yaşadığı istikrarsızlıkların en büyük mağduru olan ve fahişelikten başka bir gelir imkanı kalmayan kadınların sansasyonel eylemler yapmasının ülkedeki diğer protestoculara da cesaret verdiğini söyleyebiliriz.

Neoliberal ekonomik politikaların ve ulus genelindeki ataerkilliğin sonucunda kadınların, özellikle de eğitimli kadınların büyük bir kısmı işlerini kaybettiler. Yüksek işsizlik oranları ve düşük gleirlere rağmen Batı Avrupa seviyesinde bir yaşam pahalılığıla karşılaşan kadınlar gelir açısından toplumun en alt seviyelerine itildi. Bu nedenle, binlerce Ukraynalı kadın ya kadın tacirleri tarafından para karşılığı fahişelikle sömürüldü, ya da gönüllü olarak Batı Avrupa’ya gidip oradaki seks endüstrisinde şanslarını denediler. Uluslararası Göçmenlik Ofisi’ne göre 1988 yılında 420.000 kadın seks endüstrisinde kullanılacak birer mal muamelesi görerek ülke dışına çıktı veya çıkartıldı. 2006 yılına geldiğimizde Ukrayna’lı kadınlar, sayısal anlamda, AB ülkelerinde göçmen seks işçisi olarak çalışan kadınlar arasında ikinciliğe yükseldi. Bu ülkelerde çalışan seks işçilerinin %87’sini kadınlar oluştururken bu kadınların da %47’si başka ülkelerden göçmüş durumda. Bu göçmen kadınların da yaklaşık %7’sini Ukraynalılar oluşturuyor (Türk kökenli olanların da %1 oranında olduğunu belirtelim).

Böylesine çok göçmen seks işçisi kadının olması, uluslararası suç çetelerinin de ilgisini bu alana çekti. Kadınlar yurtdışına götürülürken borçlandırıldığı, ve bu borcu suç örgütlerine geri ödemek için yıllarca çalışmak zorunda oldukları için seks endüstrisi “yatırımcılar” için oldukça kârlı bir sektöre dönüştü. Günümüzde Ukrayna’daki seks turizmi aracılığıyla bu endüstrinin büyümesi, Batı Avrupa’ya giden seks işçilerinin bir kısmının ülkeye geri dönmesine yol açtı.

Ukrayna’da 2008 yılının verilerine göre ortalama gelir yıllık 2.800$. İşsizlik ise 2007’ye göre %50 artmış durumda. Seks endüstrisi ise büyük gelir imkanları sunuyor: Oral seks için 20 $’dan başlayan fiyatlar VIP müşteriler için 5.000 $’a kadar çıkabilirken ortalama fiyatlar 100-300 $ arasında. Böyle koşullar altında yaşayan kadınların seks işçiliğini bir çıkış yolu olarak görmesi de fazla yadırganmamalı. Ukrayna hükümeti ise seks turizmini ülkeye döviz girişi olarak görüp önünü kesmek istemiyor.

2007 yılında ülkeye gelen turist sayısı 2006’ya göre %22 artış göstererek 23 milyona ulaşırken, bu rakam 2009 yılında 25 milyona yükseldi. Ülkedeki seks endüstrisinin kârları da bu süreçte iki katına çıkarak 1.5 milyar $’a ulaştı. Ülkeye giren bu para, 2008 yılındaki krizin ardından 2009 yılında ekonominin toparlanmasında büyük rol oynadı. Seks turizmi (Türkiye’deki inşaat sektörü gibi), kendisiyle beraber bir çok sektörün gelişmesini sağlıyor. Ülkeye gelen seks turistleri havayolları, oteller, restoranlar, gece kulüpleri ve bir çok küçük işletmenin de para kazanmasını sağlıyor. Ülkede fahişelik yasadışı olsa da bu konuda yasaların uygulandığına da pek rastlanmıyor. Hatta kadın satıcıları ülkedeki polislerle yarı resmi bir ilişki içerisinde.

Kısaca, Ukrayna’nın küresel pazarda ekonomik olarak hayatta kalabilmesi – tam da küresel pazarın talep ettiği gibi sarışın, uzun boylu ve beyaz tenli olan – kadınlarını bir piyasa avantajı olarak kullanabilmesine bağlı. FEMEN de bu durumun farkında, ancak örgüt (haklı olarak) seks endüstrisinin ekonomiye olan pozitif etkisini umursamadan bu endüstrinin topluma olan zararına ve patolojik etkilerine karşı mücadele yürütüyor.

Hutsol’a göre, Ukraynalı kadınlar yurtdışında doğrudan fahişe olarak algılanıyorlar. Bu durum, Ukrayna’nın en büyük seks turizmi ülkelerinden biri olmasıyla birleşince, dünya çapında insanların kafasında Ukrayna’lı kadınlar için genel olarak negatif bir önyargı oluşuyor. FEMEN’in yaptığı bir ankete göre Kiev’de 17-22 yaşlar arasındaki kadınların üçte ikisi, turistler tarafından sokakta fahişe muamelesi gördüklerini, onları fahişe olmadıklarına inandırmakta zorlandıklarını söylüyor. “Ukrayna’nın kendi oyun bahçesi olduğuna karar vermiş seks turistleri tarafından birer çöp gibi muamele görmüş sayısız kızla konuştum. İş sokakta onlara saldırmaya kadar varabiliyor. Ülkeye çalışmak ya da öğrenim görmek için gelmiş yabancılara bir sözüm yok, burada ülkeye özellikle kadınlarımızı kullanmak için gelen turistlerden bahsediyorum. Sokakta kızlara sürekli bağıran bir çok genç Türk erkeği grubu var” diyor Hutsol.

FEMEN’in ses getiren başka eylemleri de oldu. Sahte polis üniformalarıyla muhabir kılığındaki diğer aktivistleri dövmek, yarı çıplak öğrenci kılığındaki aktivistlerin kalçasını öğretmen kılığındaki diğer aktivistlere tokatlatmak gibi ülke sorunlarını protesto eden teatral gösterilerinin dışında İran’da zina suçlamasıyla kadınların taşlanmasını protesto eden, eylemcilerin soyunup yere taş attıkları, küresel çapta eylemleri de oldu. Son eylemleri ise Rusya’nın Ukrayna kaynaklarını sömürmesinin protesto edildiği Putin karşıtı bir gösteride oldu. Üstsüz FEMEN aktivistleri, ellerinde “Bizi sikemezsiniz”, “O kadar kolay domalmayız” gibi pankartlar taşıdılar. Hustol’a göre bu çok etkili bir strateji: “Seksi görünüşümüzle insanların dikkatini çekiyoruz, ve ellerimizdeki pankartlarda yazan sorunları görüyorlar. İlerlemek istiyorsanız insanların dikkatini bu konulara çekip onları tartıştırmanız lazım, biz de tam olarak bunu yapıyoruz”.

Sorulması gereken soru şu: FEMEN’in feminizm dışı politikaları gerçekten işe yarıyor mu? Geçtiğimiz iki yıl boyunca iki taktiğe dayanıyordu. Bunlardan birincisi şok edici ve tartışmalı bir görünümle halkın karşısına çıkmaları. İkincisi de küresel konuları da gündemlerine alarak küresel medyanın dikkatlerini üzerine çekmek, böylece küresel medyanın Ukrayna’daki kadın sorunlarını görüp bunları dünyaya duyurması ve hükümetin üzerinde daha fazla baskı oluşması. Bunlar sonucunda Ukrayna hükümeti onları ciddiye almaya başladı ama pek de istemedikleri bir şekilde: bir çok FEMEN aktivisti polis tarafından hırpalandı ve tehtid edildi. Gösterileriyle hükümeti sorunsal konularla ilgili açıklama yapmak zorunda bıraksalar da FEMEN artık bir yol ayrımına gelmiştir. Sonsuza kadar soyunamazlar – FEMEN de bu gerçeğin farkında.

FEMEN’in feminizm dışı taktiklerinin uygun olup olmadığı tartışmalı bir konu. Ancak şunu da unutmamak gerekiyor ki Ukrayna son derece ataerkil ve demokratik açıdan da gelişmemiş bir ülkedir. FEMEN’in geleneksel yöntemleri yok saymasını Batı ülkelerindeki feminizm standartlarına göre yargılamak, onların batıdaki kadınlarla aynı ekonomik ve politik güçlere sahip olduğunu varsaymak olur – ki bu da son derece yanlış bir varsayımdır. FEMEN’in önünde çok fazla bir seçenek yok. Onlar da ellerinde ne varsa onu kullanmaya çalışıyorlar. FEMEN değişimi sistemin içinde de harekete geçirmek için 2012 yılındaki parlamento seçimlerine kadar kendisini siyasi bir partiye dönüştürmeyi hedefliyor. Aslında büyük bir değişim yaratmak isteyen bir hareketin devlet aygıtının bir parçası olmasında da bir çelişki olduğu iddia edilebilir.

About onurerem

journalist @ birgün newspaper. twitter.com/onurerem
Bu yazı Çeviri içinde yayınlandı ve , , , , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

2 Responses to FEMEN’in Feminizm Dışı Taktikleri

  1. Fem dedi ki:

    Çok faydalı bir yazı, sitemizde paylaşıyoruz teşekkürler…
    (Yalnız görsellerden ikincisi kopuk bilginize)

    Beğen

Yorum bırakın