Şehir Merkezinde Bir Getto

ONUR EREM

Avrupa’nın en büyük şehirlerinden birindeyim. Şehir merkezinden kalkan banliyö trenine biniyorum. İndiğim yerde yıkılmaya yüz tutmuş binalar karşılıyor beni. Bir kısmı terk edilmiş, bir kısmı da harabeye dönmüş bu binalarda sayısız siyahî göçmen yaşıyor. Köşe başlarında boş boş oturan göçmenlerin önünden geçiyorum. Aralarından bir tanesi ayağa kalkıyor, içmekte olduğu esrardan derin bir nefes çekiyor ve bana Fransızca bir şeyler söylüyor. Fransa’da benzer anları daha önce de yaşamıştım, ancak bu manzarayla İstanbul’un Katip Kasım Mahallesi’nde karşılaşmak şaşırtıyor beni.

Katip Kasım Mahallesi, İstanbul’un tarihi yarımadasının en batı sınırında bulunuyor. Yenikapı tren istasyonundan yürüyerek 5 dakika uzaklıktaki bu mahalle, şehir merkezinde bulunmasına rağmen terk edilmiş binalara sahip olması nedeniyle göçmenler için çok ucuz barınma imkânı sağlıyor. Sokaklarda yürürken Türkçe konuşulduğunu duymak neredeyse imkânsız. İstanbul’un diğer göçmen bölgelerinde olduğu gibi bu bölgede de bir etnik grup ağır basıyor: siyahî Afrikalılar.

YENİKAPI’DA YENİ GÖÇMENLER
Yenikapı Sahili’nden Aksaray ve Haliç’e doğru çıkan Gazi Mustafa Kemal Paşa Caddesi ve Atatürk Bulvarı, yıllardır yabancı göçmenlere, özellikle de eski SSCB ülkelerinden gelen göçmenlere alışkın bir bölge. Sokaklarda sıkça Kiril Alfabesi ile yazılmış tabelalara rastlamak mümkün. Ancak siyahî göçmenlerin varlığı bu bölge için daha yeni sayılır.
Eskiden göçmenler tarafından Batı Avrupa ülkelerine geçiş için bir durak olarak kullanılan İstanbul, ülke ekonomisinin büyümesiyle beraber başlı başına bir hedef olmuş. Türkiye’deki kayıtdışı ekonominin büyüklüğü de onlara içinde yer alabilecekleri bir ekonomik alan açmış. Zira oturma ve çalışma izni bitmiş bir göçmenin kayıtlı ekonomiye dahil olarak çalışması mümkün değil.

TEK ÇÖZÜM KAYITDIŞI EKONOMİ
Kayıtdışı ekonomide çalışmaları, bu göçmenlerin sömürüye son derece açık olduğunu gösteriyor. Asgari ücretin de altında bir maaşla, uzun saatler çalışmaya zorlandıklarında ise haklarını aramaları imkânsız. Çünkü devlete göre onların burada ‘bulunma hakkı’ bile yok. Her an Türkiye’den kopartılıp sınırdışı edilebilirler.

Ülkelerinden ayrılmak zorunda kalacak kadar kötü deneyimler yaşamışlarsa da kalplerinin bir yarısı orada kalmış. Bu yüzden adım başında ‘uluslararası arama kartı’ satan dükkanlar ve internet kafeler türemiş. Hafta içi öğleden sonra bu kafeleri dolduranlar ve sokakta oturarak zaman öldürenlerin sayısına bakılırsa bu göçmenlerin “Avrupa’da çalışıp para biriktirme” hayalleri işsizlik gerçeğinin karşısında yıkılmış.

SIRA İSTANBUL’DA MI?
Mahallenin caddeye yakın kısımları fiziksel olarak daha iyi durumda. Caddeden uzaklaşarak tren hattına doğru yürüdükçe dökülmekte olan binaların sayısı artıyor. Bu binaların önünde oturmuş gençler ise öğlen vakti esrar içip bali çekerek ortalıkta dolaşıyor. Yeni bir hayat kurma umuduyla eski hayatlarını terk eden bu insanların yeni hayatlarına ancak uyuşturucu kullanarak katlanabilmeleri çok üzücü. İnsan merak ediyor, acaba hayal kırıklığına uğramış göçmenler Paris ve Londra’dan sonra İstanbul’da da isyan edecek mi?

About onurerem

journalist @ birgün newspaper. twitter.com/onurerem
Bu yazı Yazı içinde yayınlandı ve , , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s