Brezilya’dan Fransa’ya Küresel Deneyimler

Dünya çapından İstanbul’a gelen çevreciler ve sosyalistler küresel sorunların çözümünü tartışıyor. Fransa’dan Bernadette Laval ve Brezilya’dan Luam Lubino ülkelerindeki deneyimlerini BirGün’e anlattı

ONUR EREM/BirGün

İstanbul’da başlayan RAGA (Red and Green Alternatives – Kızıl-Yeşil Alternatifler) toplantısının ilk günkü programında 10 farklı sunum vardı. İTÜ Maçka Kampüsü’nde halka açık olan toplantılarda şist gazı, kadın mücadeleleri, darbeler, yoksulluk sınırı gibi farklı konuların arasından Latin Amerika’daki ortak malların ticarileştirilmesi başlıklı konuşmayı seçtim. COMPA (Coordinadora de Organizaciones y Movimientos Populares de Argentina – Arjantin’deki Halk Hareketlerinin Koordinasyonu ve Organizasyonu) hareketinden gelen Emilio Taddei, Latin Amerika ekonomisi hakkında ana akım medyanın bize aktardığından çok daha farklı bilgiler verdi:

DOĞAYI SÖMÜRMEYE DAYALI EKONOMİ SÜRDÜRÜLEMEZ

– Latin Amerika ülkelerinin 2008 krizinden bu yana sergiledikleri ekonomik performans batı medyası ve ekonomistler tarafından “adeta bir mucize” olarak gösteriliyordu. Kıtanın GSYH büyüme ortalaması yüzde 5 civarındaydı. Oysa bu tablo oldukça yanıltıcı, çünkü son 10 yılda artan bir şekilde Latin Amerika ülkelerinin ekonomisi doğayı tüketme üzerine kurulmaya başlandı.

– Doğaya ve halka ait olan varlıklar özel sektör tarafından hızla sömürülmeye başlandı. Madencilik sektörü 4 yıl içinde Peru’da yüzde 85, Arjantin’de yüzde 400, Kolombiya’da yüzde 105 arttı. Çin ve Hindistan en büyük alıcılar haline geldi.

– Madencilik ve benzeri doğayı tüketme üzerine kurulu sektörler ekonominin temel sektörleri haline geldi. Sermaye diğer alanlardan çekilerek bu sektöre kayınca kimya ve otomotiv gibi köklü sektörler ufaldı. Maden rezervleri bittiği anda ekonominin çökme ihtimali var.

– Sadece madencilikte değil, turizm ve tarım gibi sektörlerde de doğayı tüketen, yenilenmeyen kaynaklar üzerine kurulu bir sistem oluşturuldu. Bu sistem uluslararası sermaye için çok kârlı olsa da halk ve doğa için bir faydası yok.

Emilio’nun sunumunun ardından saatler çakıştığı için dinleyemediğim iki konuşmacıyla, Brezilya’daki RAGA hareketinden Luam Lubino ve Fransız Les Alternatifs’den Bernadette Laval ile görüştüm.

>> Bildiğimiz kadarıyla HES projeleri konusunda Brezilya da Türkiye’yi aratmıyor. El değmemiş Amazon ormanlarının ortasına büyük HES inşaatları yapılıyor. En güncel haberler neler Luam?

Bazı baraj inşaatlarının olduğu yerler o kadar bakir ormanlar ki yakınında bir yol bile yok. Bu yüzden işçiler ve malzemeler şantiyeye helikopterlerle getiriliyor. Bazıları ise insanların yaşadıkları yerlere daha yakın. İnşaatlar yüzünden bir çok köy ve kasaba zorla tahliye edildi, hâlâ da tahliyeler devam ediyor. Çok büyük bir göç sorunu başladı.

>> Hükümet bu insanlara yardım ediyor mu?

Hayır! Esas sorun da bu. Tahliye edilen köy ve kasabalar zaten yoksulların yaşadıkları yerlerdi. Bazı bölgelerde yerli kabileler bile binlerce yıldır yaşadıkları topraklardan tahliye edildi. Buralarda yaşayanlar büyük şehirlere giderek kendi çabalarıyla tutunmaya çalışıyor. Bazı bölgelerde tahliye edilenlerin sayısı on binlerle ölçülüyor.

>> Brezilya’nın hükümetini solcu bilirdik, bu politikalarının arkasındaki motivasyon nedir?

Para! Barajları yapanlar özel şirketler ama maliyetin yüzde 80’ini devletten alıyorlar. Devlet ayrıca elektrik alma garantisi de veriyor. Şirketler için adeta bir cennet! Bu projelerin önemli bir kısmı Lula hükümeti döneminde başladı.

>> Halk bu projelere karşı nasıl bir mücadele veriyor?

Maalesef hükümetimiz yasaları değiştirerek baraj inşaatlarının hukuki yollarla engellenmesinin önüne geçiyor. Duyduğuma göre Türkiye’de de böyleymiş. Ama biz yine de elimizden geleni yapıyoruz. Baraj inşaatlarını durduramasak da hukiki yollarla inşaatı yavaşlatabildiğimiz kadar yavaşlatıyoruz.

>> Fransa’daki toplumsal bankacılık deneyiminden bahsedebilir misin Bernadette?

Fransa’da 1988 yılında kurulan La Nef adlı bir banka var. 2008 bilançosu 321 milyon avro. Aynı yılın rakamlarına göre bankanın 27 bin hissedarı var. Ayrıca Avrupa Etik ve Alternatif Bankalar Federasyonu üyesi.

Parası, sermayesi olan insanlar bu bankayı tercih ettiklerinde faiz gelirlerinin istedikleri kısmını toplumsal ve çevreci projelere ayırabiliyor. Bu tarz projelere sıfır faizli kredi veriliyor, geri ödemede zorluk çekenlerin ödemeleri de az önce bahsettiğim faiz bağışlarından tamamlanıyor. Diğer bankların borcunu ödeyemediği için evden attığı insanlara La Nef destek veriyor. Daha da önemlisi, bireyler bağışladığı faizlerin yüzde 66’sı bireylerin ödemesi gereken vergiden düşülüyor.

Katılan herkesin bankada hissesi oluyor. Demokratik bir yapıya sahip olan banka yönetimi katılımcılarının onayı olmadan karar almıyor. La Nef zehirli fonlara yatırım yapmak gibi kumarlar oynamadığı için son bankacılık krizinden hiç etkilenmedi.

Bankanın projelerine örnek vermek gerekirse, eğitime ihtiyacı olan insanlar, organik tarım veya yenilenebilir enerjiden faydalanmak insanlara önemli yardımlar veriliyor.

>> La Nef’in dışında diğer ülkelere örnek olabilecek ne gibi farklı yapılar var?

AMAP adında bir çiftçi örgütlenmesini örnek gösterebilirim. AMAP’a üye olan şehirli tüketiciler çiftçilere aylık bir para ödüyor. Bu parayı alan çiftçiler ise sisteme üye tüketicilere her hafta uygun fiyatla organik meyve ve sebze sepeti yolluyor. Yerel ve mevsimsel ürünler oluyor bunlar.

Çiftçilerin yardıma ihtiyacı olduğunda AMAP üyeleri meyve sebze toplamaya veya diğer işlerle ilgilenmeye çiftçilerin yanına gidebiliyor. Eğer çiftçinin hasadı kötü olursa tüketiciler az sebze-meyve alabiliyor.

Ayrıca toprağı olmayan çiftçilere toprak veren kuruluşlar da var. Bu kuruluşlar çiftçilere verdiği toprak ve evin karşılığında hasadın bir kısmını alıyor.

>> Bu tür yapılar toplumsal ve doğal sorunlara kapitalizm içinde bir çözüm bulunabileceği anlamına mı geliyor?

Bu klasik bir tartışma. “Kendi ufak, yerel çözümlerimizi mi bulmalıyız, yoksa ulusal veya küresel sistemi değiştirmek için mi uğraşmalıyız?”

Unutmamak lazım ki bu anlattığım yapılar sisteme bir alternatif sunmuyor. Sadece vahşi kapitalizmin içinde ufak bir alan açıyor. Tabi ki elimizden geleni yapıp ufak çözümler üretmeliyiz. Bazen Greenpeace veya WWF gibi kapitalizmle sorunu olmayan yapılarla da aynı hedef için birleşiyoruz.

Ama bu bahsettiğim alternatif Fransız yapılarına bakıp çok da umutlanmamak lazım. Önemli girişimler olsalar da kapitalist sistemin içinde kalıcı çözümler üretmek imkansız.

About onurerem

journalist @ birgün newspaper. twitter.com/onurerem
Bu yazı Haber, Söyleşi içinde yayınlandı ve , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s