Sırtında saksafonuyla dünyayı dolaşan gezgin müzisyen Juan Francisco Espósito geçtiğimiz hafta İstanbul’a geldi. Juan ile gezdiği ülkeler, İstanbul ve gezgin hayatı üzerine konuştuk
ONUR EREM | 24.07.2012 | BirGün
Arjantinli Juan Francisco Espósito 2 yıldır sırtında bir çanta ve elinde bir saksafon ile dünyayı geziyor. Latin Amerika’da ufak bir gezi fikriyle başlayan bu yolculuk 2 yılın sonunda onu dünyanın öbür ucuna, Türkiye’ye kadar getirmiş durumda.
Bir haftadır İstanbul’da yaşayan Juan bir yandan İstanbul’u gezerken bir yandan da İstiklal Caddesi ve civarında saksafon çalıyor. 22 yaşında sıradışı bir hayata sahip olan Juan gezgin olmayı, hayallerini ve yolda öğrendiklerini BirGün’e anlattı:
>> Gezgin hayatı yaşamaya ne zaman karar verdin?
Bu benim çocukluk hayalimdi. Çocukluğumdan beri haritalara bakar, ülkeleri, dağları ve şehirleri öğrenirdim. Ama sonra okula başladım ve dünyanın her yerinde olduğu gibi Arjantin’de de eğitim sistemi çocuklara hayalleri peşinden koşmalarını öğütlemiyor. Çocuklar sisteme uygun, kariyerist, tüketici bireyler olarak yetiştiriliyor.
Okulu bitirdiğimde 17 yaşındaydım. Bir süre çalışarak para biriktirdim ve kendime saksafon aldım. Bir yandan da müzik okulunda saksafon dersleri alıyordum. Hayatımı saksafondan kazanacağımı düşünmüyordum, “sadece hobi olarak yapayım, belki bir gün bir grupta çalarım” diye düşünüyordum. Bir süre sonra gruplarla çalmaya başladım.
2 yıl önce yurtdışına seyahat eden arkadaşlarım “başka ülkeleri görmelisin, çok güzel yerler var görülecek” dediler. O dönem Into the Wild filmini de izlemiştim. Bütün bunların üstüne bir sabah yataktan kalktım, “evet gidiyorum” dedim, pasaportumu aldım ve yola çıktım. Arjantin’in kuzeyini, belki Bolivya ve Peru’yu görerim diye düşünüyordum. “Vay be, Peru ne kadar uzak” diyordum kendime. Ve şimdi Türkiye’deyim! Arjantin’den Meksika’ya kadar neredeyse bütün Latin Amerika’yı gezdim. Birkaç ay önce Arjantin’e uğrayıp ailemi ve arkadaşlarımı gördüm, sonra tekrar yola çıktım. Belçika, Hollanda, Fransa, İsviçre ve İtalya’yı gezdim, 2 aya yakın bir süre Sardinya adasında kaldım ve saksafon çalarak para biriktirdim.
Gezmeye başladıktan bir süre sonra çocukluğumu hatırladım, gezmenin benim çocukluk hayalim olduğunu farkettim. Eğitim sistemi hayallerimi öldüremediği için epey şanslıyım. Farklı insanları, farklı kültürleri, farklı yerleri ve dünyayı öğrenmek için geziyorum.
>> Saksafondan kazandığın para bütün gezi masraflarına yetiyor mu?
Evet yetiyor. Lüks şeylerden hoşlanmıyorum, basit bir hayat yaşıyorum. Ayrıca her ülkede çok iyi müzisyenlerle çalma, binlerce kişinin katıldığı festivallerde sahneye çıkma şansım oldu. Yolculuğa başlarken bu kadar para kazanabileceğimi hayal etmemiştim.
>> Seni en etkileyen yerler nerelerdi?
Kolombiya ve Meksika’ydı. Kolombiya’da insanlar gerçekten sıcak kanlıydı. Meksika’da ise Chiapas bölgesinde yaşadım, Zapatistalar ile zaman geçirdim. Zapatista kasabalarına gittiğimde insanların yaşam tarzı, paylaşımları ideolojileri beni çok etkiledi.
>> Bir müzisyen olarak yolda olmak müziğini geliştirdi mi?
Kesinlikle! Farklı ülkelere giderek daha önce bilmediğim tarzları öğrendim. Ayrıca para kazanmak için uzun süre saksafon çalmak beni çok geliştirdi. Türkiye’deki geleneksel müzik tarzını da öğrenmek istiyorum ama bunun için burada daha çok zaman geçirmem lazım.
>> Buradan sonra nereye gitmek istiyorsun?
Önümüzdeki hafta Sardinya’ya geri döneceğim, çünkü yaz sezonunda orada çalarak çok para biriktirebilirim. Sonbaharda ise İstanbul’a geri dönüp yavaş yavaş doğuya giderek önce bütün Anadolu’yu, ardından da İran ve Hindistan’ı görmek istiyorum.
>> Bir müzisyen olarak müzik çalmaktan en keyif aldığın şehir hangisiydi?
Meksika Chiapas’daki San Cristóbal kenti müzisyen olarak en eğlendiğim şehirdi. Bütün sanat tarzları ve akımlarının çok güçlü olduğu bu kentte halk da sanata ve sanatçıya çok değer veriyor. Şehrin atmosferi sanat için çok güzel.
>> İstanbul hakkındaki izlenimlerin neler?
Şehirde farklı kültürlerin bir arada varolduğunu gördüm, bu çok etkileyici. İnsanlar çok sıcak ve yardımsever, İngilizce bilmeyenler bile bir şekilde yardımcı olmaya çalışıyor. Binalar, tarihi eserler ve mimari de etkileyici. Ayrıca daha önce hiçbir ülkede bu kadar çok sokak müzisyeni görmemiştim. İstiklal Caddesi’nde 20 metrede bir müzisyen veya grup çalıyor. Aynı şekilde Galata Kulesi ve civarında da sokakta biraraya gelen gençler çok güzel müzik yapıyor.
>> Bir gezgin olmak sana neler kattı?
O kadar çok şey kattı ki, nereden başlasam bilemiyorum. Yolda olmak adeta bir hayat üniversitesi. Bir diploması yok ama okulda öğrenebileceğimden çok daha fazla şey öğrendim. İnsanlarla, duygularla ve hayatın kendisiyle ilgili çok şey kattı bana gezmek. Farklı ülkeleri gezdikçe müziğin sınırları aştığını ve insanları birleştirdiğini gördüm. Bob Marley’in One Love düşüncesine katılıyorum, dünyanın dört bir yanında sevgi dolu, yardımsever insanlar olduğunu gördüm yolculuğumda. Aralarındaki sınırlar, başlarındaki hükümetler olmadan bu insanlar mutluluk içinde yaşayabilir. Bu yüzden herkesin dünyayı gezmesi, diğer insanlarla yakınlaşması, güzel anılar paylaşması sevgi dolu bir dünyaya giden yolun açılmasına yardımcı olacaktır.
Bazen Arjantin’de arkadaşlarımı, ailemi, evimi özlesem de anladım ki bütün dünya benim evim. Doğada, çadırda veya insanların kanepelerinde yattım ve yolculuğum sırasında edindiğim arkadaşlar sayesinde bugün dünyanın dört bir yanında kalabileceğim, evimde gibi hissedeceğim bir ev var.
>> Yolculuğunda unutamadığın anılardan bahsedebilir misin?
Çok fazla unutamadığım anım oldu. Hostellerde veya sokaktaAfrika, Uzak Doğu, Avrupa gibi farklı yerlerden gelen insanlarla sohbet edip, farklı kültürleri tanıyıp aslında bütün insanlığın bir arada yaşayabileceğini gördüğüm anlar en güzel anlarımdı. Farklı ülkelerde çok iyi müzisyenlerle bir arada çalmak, onlarla beraber turneye çıkıp televizyonda röportaj vermek de unutamadığım anlardan.
Otostop çekmeyi de seviyorum. Çünkü otostopçuları alan insanlar da genellikle otostopçularla aynı kafada olan insanlar. Bu sayede çok farklı insanlarla tanışıp onlardan birçok şey öğrenme fırsatım oldu. Bazen de nereye gideceğimi bilemediğimde de otostop çekiyorum ve gelen ilk araba beni nereye götürürse oraya gidiyorum.
>> Bu röportajı okuyacak insanlara söylemek istediğin bir şey var mı?
Hayaller yaşamın saflığını yansıtır, bu yüzden hayallerinizi gerçekleştirin! Benim 2 hayalim vardı: biri saksafon çalmak, diğeri de dünyayı gezmek. Hayallerimin peşinden gittim ve şimdi saksafon çalarak şehir şehir geziyorum. Hayaller insanların özüdür. Siz de güvenli/konforlu bölgenizden çıkın ve hayaliniz neyse gerçekleştirin. Bu tahmin ettiğinizden çok daha kolay. Para kazanamam, yapamam diye düşünmeyin; ben de öyle düşünüyordum ama gerçekten kafaya koyunca herşey oluyor. Öbür türlü her gün evden işe, işten eve gidersiniz ve bir bakarsınız hayat gelip geçmiş ve hayalinizi gerçekleştirememişsiniz.
—
Juan’ı izlemek isteyenler akşamları İstiklal Caddesi, Tünel veya Galata Kulesi civarında onu arayabilir. Juan’ın gezdiği ülkelerdeki müzik performanslarını izlemek, yolda kaydettiği anılarına bakmak ve onunla iletişime geçmek isteyenler ise youtube.com/juanespositomusica adresine gözatabilir.