‘Öncekilerden farklı yöntemlere ihtiyacımız var’

Hasankeyf Gençlik Kampı’ndaki son açık oturumda bugüne kadar verilen mücadeleler anlatılırken bundan sonra neler yapılabileceği tartışıldı

ONUR EREM – HASANKEYF/BATMAN

Hasankeyf’teki son gecemizde çadırda tango gösterisi izledik. Tangodan sonra ise kamp ateşinin etrafında İstanbul’dan gelen müzik grubu Simurg’un şarkılarını dinledik.

Müziğin bitmesini ardından kampın çaycısına giderek Hasankeyf’te doğmuş, Hasankeyf’te büyümüş kamp alanının da işletmecisi olan Resul Abi’yle sohbet ettim. Resul Abi buradaki mağara evlerde doğmuş. Eskiden zenginlerin büyük mağaraları, yoksulların küçük mağaraları olduğunu anlatırken “Çok mutluyduk o zamanlar. Kışın en ufak bir soba yakmamızla ev ısınıyordu, mağaranın kapısını açıyorduk. Sonra zorla çıkarttılar bizi” diyor. Eskiden kale civarında çaycı işletiyorlarmış, ama kale kapatılınca nehir kenarına gelmek zorunda kalmışlar. Devletin Hasankeyf’e tek bir şey katmamasından, aksine burada hayatı yıldan yıla zorlaştırmasından yakınıyor. Başka şehirlerde çalışıp iyi para kazanmasına rağmen memleket hasretiyle dönmüş doğduğu topraklara 12 yılın ardından. Şimdi tek isteği Hasankeyf’in kurtulması.

5 NESİLDE BİR EFSANEYE DÖNÜŞEN BARAJ

“Hasankeyf’i su altında bırakırlarsa ne yapacaksınız Resul Abi?” diye soruyorum. “Bize yeni evler inşa etmişler yukarıda. Ama ben oraya gitmek istiyor muyum soran yok. Müstakil evimizden çıkıp apartmanlara tıkılmamızı istiyorlar. İş imkanı da olmayacak. Ama ben barajın yapılacağına çok da inanmıyorum. Benim dedem babama dermiş ‘buraya baraj yapılacak sular gelecek’ diye. Babam bana dedi, ben çocuğuma dedim, çocuğum torunuma dedi ama baraj hâlâ gelmedi” diyor.

Hasankeyf’in en önemli geçim kaynağı turizm olsa da, devlet her şeyi zorlaştırdığı gibi turizmi de zorlaştırmış. Birçok gezi alanı kapatılırken turistlerin konaklayabileceği yeni tesisler inşa edilemiyor. Hiçbir hizmet alamamalarına rağmen devletin vergi toplaması haklı bir rahatsızlık yaratıyor Hasankeyf’teki insanlarda.

İZİN VERİRSEK TORUNLARIMIZ DA AFFETMEZ, DÜNYA DA

“Bütün bu zorluklara karşı buranın insanı geçinmenin bir yolunu buluyor. Devletten bir şey istemiyoruz, yeter ki daha fazla dokunmasın bize. Eğer Hasankeyf sular altında kalırsa torunlarımız bizi affetmeyecek, barajın yapılmasını durduramadığımız için. Sırf bizim torunlarımız değil, başka milletlerin torunları da. Ben tarih bilmem ama buranın onbinlerce yıllık olduğunu söylüyorlar. Kim bilir kaç millet geldi geçti Hasankeyf’ten tarih boyunca” diyor Resul Abi.

Gündüz yaptığımız yürüyüşün yorgunluğuyla erkenden (kamp için gece saat 1 erken bir saat sayılıyor) uyudum. Sabah, bir önceki gün olduğu gibi ‘rojbaş’ (Kürtçe günaydın) sesleriyle uyandırıldım. En erken yatan kişi olmama rağmen en geç ben uyanmıştım. Kahvaltının ardından açık oturuma geçtik.

DİZİ PROJELERİNE BANKA TEHDİTİ

Açık oturumda Hasankeyf’i Yaşatma Girişimi bugüne kadar verdiği mücadeleleri anlattıktan sonra katılımcılar bundan sonrası için yapılabileceklere dair önerilerini sundu. Önerilerin arasında barajın farklı şehirlerde etkileyeceği bütün köylerde örgütlenerek halkla daha sıkı bağ kurmak; bu köylerdeki halkı baraj nedeniyle tahliye edilen ve başka yerlere yerleştirilen köylülülerin yaşadıkları TOKİ konutlarına götürerek mağdurların pimanlıklarını dinletmek; sinema ve dizi projeleriyle Türkiye gündemine daha fazla gelmek vardı. Bazı katılımcılar ise Hasankeyf’le ilgili hazırlanan dizi projelerinin bankaların tehditiyle iptal edildiğini, barajın geldiği bu aşamadan sonra artık daha önce denenmemiş şeylerin yapılması gerektiğini söyledi. Başka bir katılımcı ise Hasankeyf’in dünya çapında turizm potansiyeline rağmen TÜİK verilerine göre Türkiye’nin en yoksul ikinci ilçesi olduğuna dikkat çekti.

İNSANLIK İLERLİYOR MU?

Açık oturumun ardından 5 kişilik bir gruplar daha uzun, yaklaşık 3 saatlik bir Hasankeyf turuna çıktık. Bu sefer kamp alanından kalenin arka taraflarına giden uzun bir rotamız vardı. Yol boyunca kilise veya cami olarak kullanılmış mağaralara rastladık. Hasankeyf’teki onbinlerce mağara eve su getiren gelişmiş su kanalları ve kalenin tepesine su çıkartan taşımalı kap sisteminin kalıntılarını gördük. Rehberimizin anlattığına göre hamam olarak kullanılan mağaralara gelen sıcak su güneşle ısıtma sistemiyle ısıtılıyordu. Binlerce yıl önce buraya yerleşen uygarlıkların böylesine gelişmiş yöntemler kullanarak doğayla içiçe ve doğaya zarar vermeden yaşaması gerçekten etkileyici. Bulunduğumuz tepeden ‘Yeni Hasankeyf’ adlı TOKİ ucubesine bakınca binlerce yılda uygarlığın ilerlemediğini, aksine gerilediğini düşünüyor insan.

Dönüş yolumuzda kapatılmış olan kaleye arka tarafından girdik ancak yukarılara çıkmadan kampa geri döndük. Bizi Diyarbakır’a getirecek otobüsü kaçırmak istemezdik! Döndükten yarım saat sonra otobüsümüz hareket etti. Kamptan Pazartesi döneceğimizi düşündüğüm için dönüş biletimi Pazartesi’ye almıştım. Bu yüzden Diyarbakır’a geldiğimizde kamptaki arkadaşlarım beni evlerinde misafir etti. Beraber Erdoğan’ın Tek Adam Kongresi’ndeki konuşmasını ve AKP kurmaylarının röportajlarını izledik.

ŞİMDİ SIRA SİZDE

Siz bu yazıyı okuduğunuzda çoktan İstanbul’a dönmüş olacağım. Hasankeyf’e gelerek devletin yıllardır yoketmek için çaba sarfettiği bu büyüleyici bölgeyi görüp Hasankeyf’in yaşaması için mücadeleye dahil olma sırası sizde!

Hasankeyf’i Yaşatma Girişimi’nin geçmişi

Hasankleyf’i Yaşatma Girişimi 2005 yılında Ilısıu Barajı inşaatının tekrar gündeme gelmesi üzerine kuruldu, kısa sürede 80’den fazla kuruluş girişime dahil oldu. AB ülkelerinin bankalarının baraj inşaatına kredi vermesine karşı köylülere bir mektup imzalatan girişim bu mektubu AB hükümetlerine yolladı. Mektupta “Eğer bankalarınız kredi verirse ve baraj yüzünden yurdumuzdan olursak ülkenize iltica edeceğiz” yazıyordu. Mektubu 2 binden fazla köylü imzaladı. Bilimadamlarının katıldığı sempozyumlar düzenledi. Ünlü şarkıcıları Hasankeyf’e getirerek baraja karşı 10 bin kişinin katıldığı konser verdi. AB bankalarının kredilerini çekmesinin ardından Akbank ve Garanti Bankası kredi sağlayınca bu bankalara karşı kampanya yürüterek birçok dernek, örgüt ve bireyin banka hesaplarını bu iki bankadan çekmesini sağladı.

Önceki yazılar:

1 – Doğa, tarihi, insan: Bir toplu katliam – https://onurerem.com/2012/10/02/doga-tarih-insan-bir-toplu-katliam/

2 – Güneydoğu’daki yatırımları göstermeyenler utansın: https://onurerem.com/2012/10/05/guneydogudaki-yatirimlari-gostermeyenler-utansin/

About onurerem

journalist @ birgün newspaper. twitter.com/onurerem
Bu yazı Uncategorized içinde yayınlandı ve , , , , , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

2 Responses to ‘Öncekilerden farklı yöntemlere ihtiyacımız var’

  1. Geri bildirim: Güneydoğu’daki yatırımları göstermeyenler utansın | Onur Erem

  2. Geri bildirim: Doğa, tarih, insan: Bir toplu katliam | Onur Erem

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s