Erdoğan’ın dünyaya baktığında gördükleri beni her defasında şaşırtıyor. Son olarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu Üyeleri’ne bakarak bu ülkelerin çoğunun idam uyguladığını söylemiş: ABD, Rusya, Japonya ve Çin… ‘İleri demokrasi’yi savunan bir insanın bunu söyledikten sonra “Bu çağda bu ülkelerde idam uygulanması insanlık adına bir utançtır” diyerek bu ülkelerde idamın kaldırılması için mücadele etmesini beklersiniz, değil mi? Oysa Erdoğan, “Onlarda var, bizde neden olmasın. Siyasi suçlarda uygulamayız, ama terör suçunda uygularız” diyor. Galiba hapishanelerdeki yer sorununa radikal bir çözüm arayışı içine girdi Erdoğan. Zira Türkiye, dünyada en çok terör hükümlüsü olan ülkeler listesinde zirvede – Erdoğan Cumhuriyet Bayramı’nı kutlayan kitleden pankart açan öğrencilere kadar herkesin terörist olduğunu bizzat kendisi söylüyor.
Erdoğan’ın geçmişte idamla ilgili yaptığı ve birbiriyle çelişen açıklamalarından örnekler vermek istemiyorum. Erdoğan’ın kafasındaki “siyasi suç” ve “terör” kavramının ne kadar geniş ve istismara açık olduğu da başka bir yazı konusu – sonuçta bugün ülkede çok sayıda insan “siyasi suç”tan değil, doğrudan siyasetten hapiste. Benim bahsetmek istediğim, dünyaya bakıp da “Onlarda var, bizde neden olmasın” diyebileceğimiz örnekler. Demokrasi ve özgürlük adına bu kadar örnek varken Erdoğan’ın idamı görmesi, bilincinin (veya bilinçaltının) ölüm politikalarıyla şekillendiğini göstermez mi? Kafası hakla, özgürlüklerle ve demokrasiyle meşgul olan bir insanın dünyaya baktığında görebileceklerine dair bir çırpıda aklıma gelen örnekler şunlar:
– Seçim barajı: Portekiz, Hollanda, Finlandiya gibi ülkelerde seçim barajı yok. İsveç ve Norveç’te ise yüzde 4. Avrupa Konseyi yüzde 3’ten yüksek seçim barajı tavsiye etmiyor. Türkiye’de ise bu rakam yüzde 10. Bizde neden seçim barajı azalmasın?
VİCDANİ RET HALA SUÇ
– Vicdani ret: Avrupa Konseyi üyesi ülkeler içinde vicdani ret hakkına sahip olmayan ülkeler yalnızca Türkiye ve Azerbaycan. Türkiye’de vicdani retçiler ömürboyu hapis riski, işkence ve kötü muameleye maruz kalırken Almanya’da askerlik yapmak istemeyen bir insan çok çeşitli yöntemlerle emeğini topluma faydalı olacak bir şekilde sunma hakkına sahip. Eline silah almadığı için bir insanı hapse atmak yerine yetenekleri ve isteği ölçüsünde topluma faydalı olmasını biz neden sağlamayalım?
– Eşcinsel evliliği: Başbakan ABD’ye baktığında idama izin veren eyaletleri görüyor olabilir ama ben eşcinsel evliliğe izin veren eyaletleri görüyorum. ABD dışında Arjantin, Belçika, Kanada, Danimarka, İzlanda, Hollanda, Norveç, Portekiz, Güney Afrika, İspanya ve İsveç’te de iki insanın cinsiyetlerine bağlı olmadan evlenmesi ve evlilikten oluşan haklara sahip olması mümkün. Bizde neden olmasın?
– Anadilde eğitim: Dünyada çok sayıda ülke, azınlık gruplarının anadillerinde eğitim alması için gerekli imkanı sağlıyor, ülkede konuşulan dilleri resmi dil ilan ediyor, hatta yokolma tehlikesiyle karşı karşıya kalan dilleri yaşatmak için çaba veriyor. Türkiye’de ise bir azınlık grubu sayılamayacak kadar büyük olan, sayıları on milyonlarla ifade edilen ve demografik olarak bakıldığında 50 yıl içinde Türk nüfusunu geçmesi beklenen Kürtlerin anadilde eğitim veya savunma hakkı yok.
SINIRLARIMIZ ÖZERK BÖLGE DOLU
– Özerklik: Dünyada o kadar çok özerk bölge var ki hepsini buraya yazmak mümkün değil. Sınırlarımız bile özerk bölge dolu: Acara (Gürcistan), Nahçivan (Azerbaycan), Kürdistan (Irak). Yakında bunlara bir Kürdistan 2 (Suriye) de eklenebilir. Bugün dünyada çoğu özerk bölge bağımsızlığı için mücadele ediyor. Yakın zamanda Katalanya’da gerçekleştirilen eylem bir örnek. Kanada’nın özerk Quebec bölgesinde ise 1980 ve 1995 yıllarında devlet halka “Bağımsızlık istiyor musunuz?” diye sorarak referanduma gitmişti. Bu bölgede anadilde eğitim yapıldığını söylememe bile gerek yok sanırım.
Bu listeyi sendikal haklar, esrar kullanma özgürlüğü, hapishane mahkumlarının gözetimsiz bir ortamda partnerleriyle vakit geçirme hakkı gibi çok sayıda maddeyle uzatıp “Türkiye’de neden olmasın?” diye sorabiliriz.
“YURTTAŞIMI NASIL ÖLDÜRÜRÜM” ARAYIŞI
Dünyaya baktığında bu soruyu kendine sormayan, bunca hak ve özgürlüğü görmeyip de “idam diye bir şey varmış, bizde de olsun” diyen bir başbakanın yönettiği bir ülkede yaşamak tüylerimi ürpertiyor. Çünkü bunları söyleyen bir insanın yarın Suudi Arabistan’a bakıp “kadın ve erkeğin aynı haklara sahip olmasına gerek yokmuş, hanımlar ehliyetleri topluyoruz”, yakın zamanda ziyaret ettiği Brunei’ye bakıp “alkole gerek yok, Brunei yasakladı da ne oldu, insanlar yaşamaya devam ediyor” veya İran’a bakıp “eşcinsel ilişkiye girenleri asmak ne güzel şeymiş böyle, bunlar 3 çocuk hedefimin önünde birer engel zaten” demesi artık beni şaşırtmaz. Dünyaya baktığında yurttaşlarına daha fazla özgürlük verebilecek örnekler aramak yerine yurttaşlarını nasıl öldürebileceğini düşünen Erdoğan’ın bir demokrasi sevdalısı olduğu yalanından uyanmak için daha iyi bir kanıt olabilir mi? Başbakanın AB politikalarıyla çelişen vicdani ret yasağı gibi uygulamaları kaldırmadığı gibi, çok daha temelden çelişen idam uygulamasını getirmek istemesi, böyle bir şeyi önermeye bile cüret etmesi Avrupa Birliği üyeliği aşkıyla Erdoğan’ın peşine takılan liberallerin gözünü açmaya yeterli değil mi?
ULUDERE’DE KÜRTAJ, AÇLIK GREVİNDE İDAM
Tabi ki bu tartışmaların “gündem değiştirme” boyutunu da unutmamak lazım. Uludere’nin ardından ortaya attığı kürtaj tartışması medyayı nasıl meşgul ettiyse, açlık grevleri varken ortaya attığı idam tartışması da aynı büyüklükte bir gündem değiştirme çabası. Medyanın bu trene atlamaya dünden hazır olması ayrı bir mesele. Burada esas sorun, Erdoğan’ın politikalarıyla ülke içinde yarattığı ölümler yetmezmiş gibi gündemi değiştirmek için dünyaya baktığında yine ölüm politikalarını kendine örnek alacak kadar ölüm sevdalısı olması.