New York’ta Brooklyn bölgesinin merkezinde yer alan Wendy’s “fast food” restoranının kapısında her öğlen uzun bir sıra oluşur. Ama bugün restoranın önü bomboş. Bunun nedeni ise restoranın olduğu Fulton Sokağı’nın kaldırımlarında oluşturulan grev zinciri.
Değişim için New York Toplulukları (New York Communities for Change- NYCC) üyeleri restoranın önündeki kaldırımdan geçenlere broşür dağıtarak müşterileri başka restoranlarda yemeye sevk ediyor.
ABD’NİN EN BÜYÜK FAST FOOD GREVİ
29 Kasım’da McDonald’s, Burger King, Yum Brands ve diğer zincirlerin çalışanları New York genelinde greve giderek ABD tarihinin en büyük “fast food” grevini gerçekleştirdi.
İşçilerin talebi sendikalarının tanınması ve saat başı ücretinin 15 dolara (26 TL) çıkarılmasıydı. [Ç.N.: New York’ta kişi başı yıllık gelir ortalama 77 bin dolar, yani 140 bin TL.] Ancak işyerlerini bir günlüğüne tek eden işçiler, sonraki gün işe dönmek istediklerinde beklemedikleri sorunlarla karşılaştılar. 30 Kasım’da Wendy’s’deki işine geri dönen, bekar ve bir çocuk annesi Shalonda Montgomery işveren tarafından içeri alınmadı. “Aramızdaki en genç işçiydi” diyordu NYCC’den Sherry Jones: “Aynı zamanda işe en son alınan işçiydi. Hepimiz işimize devam ederken onu işe almayarak bize bir gözdağı vermek istediler”. Montgomery’nin kovulduğu duyulduktan sonra kentin dört bir yanındaki “fast food” işçileri Montgomery’yi savunmak için örgütlenmeye başladı. Önceki gün 27 restoranda 200 işçinin katıldığı grevi örgütleyenler arasında yer alan “Fast Food Forward Campaign”, Wendy’s restoranını kampanyalarının odak noktasına aldı.
EŞİ BENZERİ GÖRÜLMEMİŞ ÖRGÜTLENME
“Fast food” işçilerinin örgütlenmesi, ABD genelinde yükselmeye başlayan yoksul işçilerin örgütlenme mücadelesinin bir parçasıydı. Wal-Mart çalışanlarının, ABD’nin kutsal tüketim günü olan Kara Cuma (Black Friday) gününde greve giderek destek verdiği geçen ayki Ulusal Eylem Günü’nde yaşananlar işçi sınıfının geleceği açısından umut vericiydi. New York’taki “fast food” işçilerinin yanı sıra araba yıkama işçileri ve manav işçilerinin de örgütlendiğine tanık olduk. “İşçiler birbirleriyle konuşmaya başladı” diyor toplumsal bir sendika olan Make the Road’dan Deborah Ax: “Eşi benzeri görülmemiş bir örgütlenme faaliyeti söz konusu”. Make the Road, kısa zaman önce araba yıkama işçilerini örgütleyerek düzenlediği grevlerle maaşların arttırılmasını ve üstelik geriye dönük ödeme de alınmasını sağlamıştı. Mart’ta başlayan örgütlenmelerden bu yana sendika 4 büyük şirkette artık sendika temsil ediliyor. Sendika işe örgütlenmeye istekli işçilerden başlamış, sonrasında göçmenlerin ve yoksulların yaşadığı bölgelerde sağlık ve barınma faaliyetleri yürüterek tabanda yayılmıştı. Örgüt aracılığıyla bir araya gelen işçiler çok sayıda firmada işçi konseyleri oluşturmayı başardı.
“KAZANMANIN TEK YOLU BERABER MÜCADELE ETMEK”
Araba yıkama sektöründe ortalama ücret 5.5 dolar civarında ve çalışma saatleri 12 saate kadar uzayabiliyor. 23 araba yıkama dükkanının sahibi olan “araba yıkama kralı” John Lage ise bu sektörde en kötü işveren. Fazla mesai ücreti vermeyi de reddeden Lage hakkında, işçilerin bu konudaki mücadelesinin ardından soruşturma başlatıldı. Lage’in 3 dükkanında çalışan işçiler sendikaya üye olsa da Lage, hâlâ toplu sözleşme imzalamak için masaya oturmayı reddediyor. Lage’in SoHo’daki dükkanında çalışan Juan Carlos 7 yıldır ne zaman maaşından şikayet etse aldığı cevap “beğenmiyorsan işi bırak” olmuş.
Ama Carlos sendika için örgütleme faaliyetlerine giriştikten sonra Lage, bizzat kendisiyle görüşerek saat başı 50 cent’lik bir artış teklif etmiş. “Bu, Lage’in ‘örgütlenmeyi bırak’ deme yöntemiydi” diyor Carlos. Ama o maaşının arttırılmasına rağmen örgütlenmeye devam etmiş ve kasım sonuna geldiğimizde yaklaşık 300 işçiyi örgütlemeyi başarmış. Kendisiyle son görüştüğümüzde 300 işçi ve ortamı şenlendiren bir müzik grubu ile birlikte SoHo’daki dükkanın önünde eylem yaparak Lage’in sendikayla toplu sözleşme imzalaması için mücadele ediyor ve şöyle diyordu: “Ben sadece kendim için değil, hepimiz için mücadele ediyorum. Kazanmamızın tek yolu hep beraber hareket etmemiz.”
FARKLI SEKTÖRLERDEN İŞÇİLER BİR ARADA
İşte bu mücadele ruhuydu kentin dört bir yanındaki işçileri geçen hafta Times Meydanı’nda bir araya getiren. 2 bin kişinin katıldığı eylemde işçiler, kendilerinde daha düşük ücret alan yoldaşlarıyla dayanışma içinde toplu pazarlık taleplerini desteklediler. Bir diğer talep de Bush döneminde zenginlerden alınan verginin azaltılması uygulamasından geri dönülmesi ve bunun yerine yoksullardan alınan verginin arttırılmasıydı. Eylemde işçilere seslenen Kent Konseyi Sözcüsü Christine Quinn, “fast food” çalışanlarının mücadelesini kutlayarak başladı konuşmasına: “Tarih boyunca hiç örgütlenememiş bir sektörde örgütlenmeyi ve ayakta kalabilmeyi başardılar. Haklarını işverenlere kabul ettirdiler. İşten kovma tehditlerine karşı yılmadan savaştılar. Hep beraber ayaklanan bu işçileri kutluyorum. Onların arkasını kollamak ise artık hepimizin görevi.”
BÖLGE İNSANINDAN GREVE DESTEK
Büyük işçi yürüyüşlerinin gölgesinde kalan çok sayıda ufak örgütlenme de kentin farklı noktalarında filizleniyor. Geçen hafta Brooklyn, Kensington’daki Goldan Farm manavının önünde toplanan bir grup insan mağazaya gelen müşterilere içeri girmemelerini tavsiye ediyordu. Golden Farm işçilerinin sendikalılaşmalarına rağmen işveren masaya oturmak istemiyordu, araba yıkama işçilerinde olduğu gibi. “İşveren, işçilerin temel haklarını güvence altına alana kadar bölgede yaşayan insanlardan bu dükkanı boykot etmelerini rica ediyoruz” diyordu NYCC’den Lucas Sanchez. Golden Farm’ın patronu Sonny Kim, yasalar kendisine işçilerle masaya oturmasını emretmesine rağmen sendikalı işçileri işten atma ve sendikayı düşürme umuduyla masaya oturmaktan kaçınıyor. Dükkanın önünde broşür dağıtan işçiler, Kim’in karını azaltarak yaptıklarını cezalandırmakla kalmıyor, aynı zamanda mahallelinin de desteğini alarak işçi sınıfı bilincini yükseltiyor. Bu eylemin ardından, artık Golden Farm çalışanları yalnız olmadıklarını biliyorlar. Düşük ücret kazanan işçileri örgütlemeye azimle devam eden NYCC, süpermarketler, “fast food” restoranları, araba yıkama dükkanları ve benzeri yerlere gidip bizzat işçilerle konuşarak durumlarını dinliyor, işçileri örgütlemeye başlıyor. Zaten NYCC’nin namı kendinden önce gidiyor. NYCC’nin örgütlediği, maaşları ve çalışma koşulları iyileşen işçiler, arkadaşlarını ve çevrelerindeki işçileri de NYCC’ye yönlendirerek yeni işyerlerinin de sendikalılaşmasına önayak oluyor. Daha önce sendikadan şüphe duyan işçiler, arkadaşlarının örneklerini birebir görünce şüpheleri kayboluyor.
“GÖRDÜM, YAPTIKLARINIZ YASADIŞI!”

do not enter: girmeyin
Geçen Cuma günü, farklı iş kolları ve sektörlerden işçilerin ortak mücadelesi ve dayanışma bilinci Fulton Sokağı’ndaki Wendy’s şubesinde capcanlıydı. “Fast food” işçileri ve onları desteklemeye gelenler öğlen saatlerinde Wendy’s şubesini tamamen doldurarak bir işgal başlattılar. “Biliyorum, gördüm, yaptıklarınız yasadışı!” sloganları mağazayı bir süre inlettikten sonra mağaza temsilcileri, Kent Konseyi üyesi Jumaane Williams ve NYCC temsilcileri ile müzakere etmek isteyince işgal sonlandı. Marquis Montgomery de Cuma günü oradaydı. Wendy’s’de çalışırken iş arkadaşlarına “Fast Food Forward” kampanyasından bahsettiği için yasadışı bir şekilde işine son verildiğinde Shalonda kadar şanslı değildi, örgütlenme daha başlamamıştı. (Shalonda Montgomery ile aynı soyada sahip olmaları bir tesadüf.)
“TEKRAR GREVE GİDERİZ”
“O zamanlar sendika olsa işler çok farklı olurdu” diyor Marquis: “Hiçbir hakkım yoktu. Tek başıma kendimi korumayı başaramamıştım”. İşten kovulduktan sonra NYCC ona grev örgütlemelerinde çalışması için iş verdi. Ve sonunda, kendisini işten atan Wendy’s çalışanlarının grevini örgütleme şansı da onun oldu. “Çocuğum olduğu için haftada 33 saat çalışabiliyordum. Hafta sonunda eve döndüğümde elime geçen maaş sadece 210 dolar oluyordu. Su faturamı ödeyip metro kartı aldıktan sonra elimde bir cent kalmıyordu”. Marquis grevin ‘kavgada atılan ilk yumruk’ olduğunu söylüyor. Grevin gerçekleştiği işyerlerinin bir kısmının yöneticileri görüşmelere başlamak istediğini bildirdi bile. “Ama eğer istediğimiz şartları sağlamazlarsa tekrar greve gideriz. Mücadeleyi kazanana kadar durmayacağız”.
“ÖRGÜTLENEN BÜTÜN İNSANLAR BUNU BAŞARABİLİR!”
Wendy’s’deki işgalin sonlanmasından bir saat sonra içerideki temsilciler kendilerini dışarıda bekleyen yüzlerce kişilik kalabalığa müjdeli haberi verdi: “Teşekkürler! Shalonda Montgomery sayenizde burada çalışmaya devam edecek!”. Öğlen arasında protestoculara katılan bir hazır gıda mağazası çalışanı Israel Miro haberi duyunca havalara uçtu: “Biz kıçımızı yırtarken bu şirketler bizim alın terimizle milyar dolarlar kazanıyor. Ama biz omuz omuza hareket ettiğimizde onları dize getirebiliriz. Bak işte, kadını işine geri aldılar. Ekonomik krizin ortasında olmamıza rağmen New Yorklular örgütlenen bütün insanlar bunu başarabilir!”
PETER RUGH: Occupy Wall Street Doğa Dayanışması Kolaylaştırıcısı BirGün için çeviren: ONUR EREM
Harika bir yazı, teşekkürler onur
BeğenBeğen