ABD’de yaşayan akademisyen Bilgesu Sümer dövizli askerlik yapma imkanına rağmen dün vicdani ret ilan etti: “Öldürmeyeceğim demek yeterli değil, aynı zamanda ödemeyeceğim de diyorum”
13.01.2015 ONUR EREM @onurerem
Bilgesu Sümer Massachusetts Üniversitesi’nde siyaset bilimi alanında doktora yapan bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı. 1986 yılında Diyarbakır Askeri Hastanesi’nde doğan, Boğaziçi Üniversitesi’nde siyaset bilimi alanında lisans ve yüksek lisans yaptıktan sonra öğrenimine iki yıldır ABD’de devam ediyor.
Askeri ve finansal çıkarlar
Sümer, dün İstanbul Kadıköy’deki Vicdani Ret Derneği’nde bir basın açıklaması düzenleyerek vicdani reddini ilan etti. “Hiçbir zaman adımın kız ismi olmasını yadırgamadım ama nedenini merak ettim. Çocukken ailem sorularımı geçiştirirdi. Büyüdüğümde öğrendim ki ben doğmadan önce Bilgesu Erenus’un yazdığı bir tiyatro oyununun ardından, en azından çocuklarının adında bir umut görmek için koymuşlar” diyordu Bilgesu Sümer açıklamasında: “Ben askere gitmeyeceğim, bu devletin borç olarak çıkardığı meblağları da ödemeyeceğim. Hiçbir devlete askeri ve finansal çıkarları için hizmet etmeyeceğim. Bir akademisyen, bir insan, bir erkek olarak reddediyorum. Anti-militarizm adına ‘öldürmeyeceğim’ demenin yetmediği bir dünyada yaşıyoruz, o yüzden ben aynı zamanda ‘ödemeyeceğim’ diyorum. Hırsızların erki olan bu devlete hiçbir borcum yok”.
‘Halk askerlikten çoktan soğumuş’
Bilgesu Sümer 2012’ye kadar üç yıl boyunca Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde araştırma görevlisi olarak çalışmış ve bu süreçte toplu mezlarlarla ilgili çalışmalara katılmış. Bu vahşeti yaratan, yalnızca yaşama hakkını değil, insanların gömülme hakkını, yakınlarının mezarları ziyaret etme hakkını bile elinden alan bu orduya dahil olmayacağını söylüyor. Açıklamasında şu ifadeler yer alıyor: “Doğayı alt üst edenleri, zeytinlikleri banknotlara dönüştürenleri, toprağı siyanürleyenleri, insanları kâr için madende diri diri gömenleri koruyabilmek için para yeterli değildir. Bizim ekonomik gücümüzle kendi militarist konumlarını pekiştirmek istiyorlar. Bunu dersek halkı askerlikten soğutmuş mu oluyoruz? Bence hayır. Halkın askerlikten çoktan soğumuş olduğunu bedellinin miktarı zaten yansıtıyor. Her canlının sözü olduğu, herkesin içine sığdığı bir dünyada, tek silahın söz olduğu bir yaşam istemek suç değildir ve bir haktan çok insanlık ödevidir”.
“Bedelli çıktığında Para ve İktidar dersi alıyordum”
Bilgesu Sümer’e siyasi görüşlerini ve vicdani retle nasıl tanıştığını sorduk:
>> Siyasi olarak kendini nasıl tanımlarsın?
Siyaset ideolojileri öğreten biri olarak bu soruyu cevaplamayı zor buluyorum. Ben bir solcuyum. Sosyalistlerle sosyalist, anarşistlerle anarşist, Marksistlerle Marksist, feministlerle feminist… Bu mücadelenin pek çok şekli var. Yataylığa, anti-kapitalizme, anti-militarizme, anti-sömürgeciliğe inanmış, benim makul ve ahlaklı bulduğum herkesle birlikte tanımlayabilirim kendimi. Çok siyah-beyaz bir tanımlama yapmanın doğru olduğunu düşünmüyorum.
>> Vicdani reddi ilk ne zaman duydun, nasıl vicdani retçi olmaya karar verdin?
İlk defa üniversitedeyken Mehmet Tarhan’ı duydum. Askere gitmek istemediğini duyduğumda hiç şaşırmadım, aksine “herkes askere gitmeyi reddetmeli” diye düşündüm. Son yıllarda çevremde birçok kişinin vicdani ret açıklamamış da olsalar aslında vicdani retçi olduğunu farkettim. Kendimi askerlik yapacak bir insan olarak görmediğim için ben de vicdani retçi olduğumu fark ettim yaklaşık 3-4 yıl önce. Bugün toprağı kazdığımızda Kürt toplu mezarlarını buluyoruz. Bir katman daha kazdığımızda Ermeniler, sonraki katmanda Aleviler, sonraki katmanda Hristiyanlar… Bir kemik yığını üzerinde duruyoruz. Bunun nedenlerinden biri de militarizm. Biz militarizm yüzünden birbirimizle barışamıyoruz.
2019 yılına kadar tecilim olmasına rağmen vicdani ret ilan etmeye karar verdim. Bedelli askerlik çıktığında Para ve İktidar dersi alıyordum, dostum Nejat Kobane’de öldürüldü. Birçok neden vardı ve sonunda silah endüstrisini besleyecek bu parayı ödemek istemedim.
>> Ailen nasıl yaklaştı?
Anneme babama söylediğimde “Oğlum verelim parasını kurtul” dediler. O an, bu mücadelenin ailede başladığını fark ettim. Barışa giden yolun ilk kısıtlandığı yerin aile olduğunu anladım ve onu politize etmek istedim.
Babam buraya, vicdani ret açıklamama geldi. Kendisi bir askerdi. Annem ise kimliğini sürekli saklamak zorunda hissetmiş bir Kürt. Benim midem ağrıyor korkudan, onları hayal edemiyorum. Oysa bu liberalizm içinde bile korku yaratmaması gereken bir şey olmalı: Kimsenin malına mülküne zarar vermeden düşüncelerimi açıklıyorum. Bu korkuyu yenmek aileden başlıyor.
>> Sivil hizmet hakkında ne düşünüyorsun?
Eğer ordunun ve polisin dışında bir sivil hizmeti kabul ettirirsek, militarizmi kırmış olacağız. Öte yandan neden devletler insanların topluma fayda sunmayacağını düşünüp bir sivil hizmeti zorunlu kılsın ki? Kendimi total retçilere yakın buluyorum.