Kobane Kantonu Başbakan Yardımcısı Xalid Berkel, IŞİD’i Suriye’nin kuzeyinden tamamen temizleyerek Rojava’daki üç kanton arasında kara bağlantısı kurmayı hedeflediklerini anlattı
26.02.2015 ONUR EREM @onurerem
Kobane Kantonu Başbakan Yardımcısı Xalid Berkel geçen haftasonu Avrupa Sol Partisi’nin İkinci Akdeniz Solu Konferansı’na katılmak üzere İstanbul’daydı. Suriye’de savaş başlamadan önce de siyasetin içinde olan Berkel ile Kobane’nin geleceğini, Türkiye’ye bakışlarını, Öcalan ile Barzani’nin temsil ettiği siyasi çizgilerin ilişkisini konuştuk:
>> Suriye’de savaştan önce nasıl bir hayatınız vardı?
Rakka’da yaşıyordum, siyasetle uğraşıyordum. Rejimin baskıları nedeniyle Rakka’da tüm siyasi faaliyetler yasaktı, bu yüzden illegal çalışmalar yapıyorduk. Çatışmalar başladıktan sonra Rakka’da üç ay daha kaldım. Rakka El Nusra’nın eline geçtiği dönemde kentte gizlenmek zorunda kaldık. Çok sayıda Kürt tutuklandı, katledildi. Artık Rakka’yı terk etmemiz gerektiği söylendiğinde zorlukla kentten çıkmayı başararak Kobane’ye geldim. Üç yıldır da kanton yönetiminde başkan yardımcılığı yapıyorum.
>> Kobane özgürleştirildikten sonra IŞİD köylerden de çıkartıldı, aşama aşama geriliyorlar. YPG/YPJ güçleri nereye kadar ilerleyecek? Rojava’daki üç kantonun arasında kara bağlantısı kurma amacınız var mı?
Kobane’nin üzerinde bir ambargo söz konusu iki yıldır. Dört tarafımız kapatılmış durumdaydı, en sonunda da bu saldırılar yaşandı. Bizim sürekli bir insani koridor talebimiz oldu, fakat sürekli reddedildik. Bu talep halen geçerli ve gerçekleşmesi için elimizden gelen her şeyi yapacağız.
Kantonlarımız arasında bir kara bağlantısı oluşturmak konusunda arayışımız olduğu doğru. YPG’nin de bu yönde bir açıklaması var, durmayacaklarını, Suriye’nin kuzeyini IŞİD’den temizlemek istediklerini söylediler. Yalnızca YPG değil, Peşmerge ve ÖSO’nun da benzer açıklamaları oldu. Öncelikle Cizire kantonu ile Kobane arasında bir bağlantı kurulacak ve Kobane’nin yıllardır süren izolasyonuna son verilecek. Bunun olması lazım zaten, insani yardım malzemelerine erişebilmemiz ancak bu yolla mümkün olacak.
>> Kobane’yi savunurken ÖSO ile işbirliği içine girildi. İçinden pek çok radikal ve cihatçı örgüt çıkmış ÖSO’ya ne kadar güveniyorsunuz?
ÖSO bizimle birlikte daha önce Fırat’ın Volkanı birliğinde de birlikte yer almıştık. İçinde bazı farklı gruplar da vardı. Şu anki ÖSO’nun ilerde saf değiştirebileceğine inanmıyoruz. ÖSO içinden tonlarca örgüt çıktığı doğru ama bizimle birlikte hareket eden birlikler şu konuda net: Onlar Suriye’nin geleceği konusunda bizim gibi düşünüyor. Suriye’deki diğer halklara, inançlara saygılılar. Suriye’nin geleceğini tüm grupların birlikte kurması gerektiğine inanıyorlar. Bu siyasi ortaklık olmasaydı birlikte hareket edemezdik zaten. Kobane’yi savunmak için onlar da çok şehit verdi.
>> Türkiye ve ABD şu anda Suriyeli muhalifleri Türkiye’de eğitip silahlandırıyor. Bu politika hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu tür arayışları biz olumlu buluyoruz. Radikal İslamcı güçlere ve karanlık koalisyonlara karşı girişimler bizim için olumludur, biz de aynı güçlere karşı mücadele ediyoruz. Bu güç eğer Suriye’nin özgürleşmesi, demokratikleşmesi ve insanların kendilerini var edebileceği bir ortam için mücadele ederse, bu bizim onaylamayacağımız bir davranış değil. Ama bu güçlerin tamamıyla bunun için mücadele etmesi, başka amaçları olmaması gerekiyor. Bizin duyduğumuz kadarıyla hedeflenen şimdilik bu.
>> Türkiye’nin IŞİD’i desteklediği, bir araç olarak kullandığı hem Türkiye’de hem dünyada pek çok kişi tarafından kabul ediliyor. Siz de bu görüşte misiniz? Eğer bu görüşteyseniz Türkiye’nin bir yandan IŞİD’i destekleyip diğer yandan ÖSO’yu silahlandırması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Türkiye dönemsel olarak IŞİD’i desteklemiştir, bu çok nettir. Mürşitpınar sınır kapısından, yani Türkiye’den bir araçla gelip bize saldırmaya çalıştılar. Bu Türkiye’nin bilgisi olmadan gerçekleşebilecek bir saldırı değil. Biz Türkiye’nin IŞİD konusunda çok net bir tavır almasını istiyoruz. Türkiye’nin netleşmesi gerek. Bunu da pratiğe geçirmesi gerek. Türkiye bu tavır ve davranışıyla Ortadoğu’da oluşacak barış ve huzur ortamın katkı verebilir. IŞİD eğer Suriye’de başarılı olursa bu silah Türkiye’ye de dönecek ve Türkiye’yi de yakacak. Bu nedenle Türkiye’nin bu konudaki politikasını değiştirip haklıdan yana tavır alması kendi çıkarına olur. Bu Türkiye’deki çözüm sürecine de olumlu etki edecektir. Bunun aksi sürece de zarar verecek.
>> Kobane’ye geri dönen kaç kişi var? Bu insanların barınma ihtiyaçları nasıl karşılanıyor?
Biz insanlara geri dönme çağrı yapmamıştık, yalnızca Kobane kent merkezi özgürleştikten sonra köylerin de özgürleşmesi için gençleri Kobane’ye gelip YPG ile birlikte savaşmaya çağırmıştık. Ama binlerce insan Kobane’ye geri döndü. Hem yasal hem yasal olmayan yollardan girdikleri için, elimizde tam bir sayı yok, savaş ortamında bunu tespit etmemiz de çok zor ama her gün ortalama 400-500 kişi dönüş yapıyor.
Şu an Kobane’nin güneyinde bin 200 – bin 300 çadırlık bir çadır kent oluşturuyoruz ilk hedef olarak. Kobane’nin güney kısmındaki çoğu ev zarar almamıştı, gelen ailelerin bir kısmını da oralara yerleştiriyoruz.
>> Kobane’nin kent merkezini bir açık hava müzesi olarak koruyup bu alanın yanına sıfırdan bir kent inşa etme planı tartışılıyordu, bu konuda bir karar verildi mi?
Aralık 2014’te bir komisyon oluşturduk, Kobane özgürleştikten sonra kentte neler yapılması gerektiği konusunda çalışması için. Kobane özgürleştirdiğinde bu komisyon kente gelerek çalışmaya başladı.
Bu komisyonda üç komite var. Bunlar içinde toplumsal sorunlara cevap olacak, Kobane’de oluşturulmaya çalışılan sisteme destek olacak sağlıkçılardan ekonomistlere, mimarlardan mühendislere kadar her kesimden uzman insanlar var. Uluslararası alanda da bir komite var, uluslararası kurumlar ve yapılarla görüşmeler yapıyor yeniden inşa için.
Bizim için halkın talepleri ön plandadır. Bu komisyon ve komiteler halkla görüşerek çalışmalarını devam ettiriyor. Henüz görüşmeler bitmediği için sonuçlar da netleşmedi, şu anda zarar tespiti yapma aşamasındalar.
>> Erdoğan’ın Kobane’ye yönelik olumsuz açıklamaları olmuştu, orada bir Kürt yönetimine izin vermeyeceklerini, bunun terörist bir yapı olacağını açıklamıştı. Erdoğan’ın Kobane’ye karşı tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Erdoğan bazen ÖSO’nun sözcülüğüne soyunuyor, bazen bizim veya Peşmerge’nin adına konuşuyor, bazen de Rojava karşıtı açıklamalar yapıyor. Kafası ve kişiliği çok karışık. Bu yüzden gelecekte de ne yapacağını kestiremiyoruz. Erdoğan’ın Rojava karşıtı açıklamaları hiçbir şeye hizmet etmeyecektir. Erdoğan’ın bu söylemi bırakıp Kobane’deki özgürlüğe ve demokrasiye katkıda bulunması lazım.
>> IŞİD’e bakışınız ile El-Nusra’ya bakışınız arasında bir fark var mı?
Bizim için ikisi arasında hiçbir fark yok. Ben Rakka’dayken de bunu çok net gördüm. Aynı zihniyetin ve aynı bayrağın iki parçası onlar. Bir oyun oynuyorlar, farklı isimler altında farklı şeyler söyledikleri oluyor, ama ikisi de aynı amaca hizmet ediyor. Kökenleri de, duruşları da, gelecekle ilgili düşünceleri de aynıdır.
Kürt siyaseti artık yeni bir dönemde
>> Irak Kürdistanı ile ilişkileriniz ne durumda? Kobane ve Şengal direnişleri uzun zamandır birbirlerine uzak olan Öcalan ve Barzani’nin temsil ettiği siyasetleri ilk defa birbirine bu kadar yaklaştırmışken ilişkilerin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Bugüne kadar bu iki siyasi çizginin arasında sorunlar vardı. Bu sorunların bir kısmı da uluslararası güçlerin çıkardığı sorunlardı. Kürtlerin birlikte olması, birlikte hareket etmesi, özgürleşmesi ve demokratik bir sistem kurmaları pek çok gücün işine gelmeyen bir şeydi, bu yüzden Kürtler arasında sorun yaratmak ve birliği engellemek için ellerinden gelen bütün çabayı gösteriyorlardı.
Ama bu saatten sonra, bugün Şengal ve Kobane’de birlikte direndikten sonra, direnişte birlikte hareket ederek bu kadar kazanım elde ettikten sonra bir daha Kürtlerin eskiye dönmesi mümkün değil. Dış güçler yine sorun çıkarmaya çalışacaklar ama Kürtler bir daha o konuma geri dönmez. Önümüzdeki süreçte de bu daha da güçlenerek devam edecektir, Kürtlerin birliğini sağlamanın önüne kimse geçemeyecektir. Ama Kürt güçlerinin de bireysel, ailesel, bölgesel çıkarlardan ziyade Kürt halkının ve diğer ortadoğu halklarının taleplerini temel almaya devam etmesi şart.