Antalya’nın Akseki bölgesindeki Gümüşdamla Köyü, 2 ay içerisinde 3. hidroelektrik santralı (HES) faciasını yaşadı. Erenler Enerji Üretim ve Ticaret A.Ş. tarafından heyelan bölgesine yapılmakta olan HES inşaatı nedeniyle bölgede peşpeşe gerçekleşen heyelanların sonuncusu dün Gümüşdamla Köyü’ne giden su borularını patlattı ve 215 haneli köyü susuz bıraktı. Bu da yetmezmiş gibi, heyelan nedeniyle köye giden yol çöktü ve köyün dış dünyayla bağlantısı kesildi. İnşaat bölgesindeki istinat duvarı da son heyelanla yıkılırken duvardan kopan taşlar dere yatağını ve dere kıyısındaki yolu doldurdu.
BUGÜN DİLEKÇE VERİLECEK
Çevre felaketinin etkileri bununla da sınırlı değil. Yağışlarla dolan derenin tıkanmasıyla bölgede sel tehlikesi oluştu, tarımsal üretim yapılamaz hale geldi. Bu felakete yetkililerin ilgisiz kalmasına isyan eden Antalya Isparta Burdur Denizli Kaş Platformu (AIBDKP) ve Gümüşdamla Köylüleri, bugün saat 16:00’da Antalya Valiliği’ne HES inşaatının zararlarını anlatan ve bu inşaatın durdurulmasını talep eden bir dilekçe verecek.
ÖNCEKİ HEYELAN İŞÇİYİ YARALAMIŞTI
AIBDKP’a göre bu inşaat doğayı katletmekle kalmıyor, bölgede yaşayan insanların can güvenliğini ve yaşama hakkını da ihlal ediyor. Bu tehdit sadece köy halkının değil, aynı zamanda inşaat işçilerinin de karşı karşıya kaldığı bir tehdit. Geçtiğimiz haftalarda gerçekleşen ikinci heyelanda 46 yaşındaki inşaat işçisi Ali Haydar göçük altında kalmış ve işçinin kaburgası kırılmıştı. Vücudunun büyük bir bölümü toprak altında kalan Haydar, hayati tehlike geçirecek şekilde yaralanmış ve Manavgat Devlet Hastanesi’nde tedavi altına alınmıştı. Platform üyelerine göre inşaattaki bütün işçilerin yanı sıra köy halkının da benzer bir göçük altında kalması an meselesi.
İNSANA, İŞÇİYE VE DOĞAYA KARŞI
AIBDKP bugün vereceği dilekçe ile valilikten inşaatın, insan sağlığını, işçi sağlığını ve doğanın çıkarlarını dikkate alarak durdurulmasını isteyecek. Platforma göre HES inşaatı anayasanın 56. maddesinde belirtilern “sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı”nı ihlal ediyor . Aynı maddeye göre doğanın korunması “herkese verilen bir görev”. Cuma günü de Antalya Valiliği’ne benzer bir dilekçe vermiş, fakat valilik harekete geçmemişti.
Orman haritalarında “heyelan bölgesi” olarak gözüken mevkide 1981 yılında da çok ciddi bir heyelan meydana gelmişti. Bilimsel gerçekleri gözardı eden HES inşaatı başladığından bu yana gerçekleşen heyelanlar nedeniyle köylünün arsaları zarar görmüş, köy 6 gün susuz kalmıştı. Köylüler HES inşaatındaki güvenlik görevlilerinin, tarlalarına ve bahçelerine gitmelerini engellediğini de belirtiyorlar.
HES yıkıyor hükümet bakıyor
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, HES’lere yönelik eleştirileri yanıtlarken sıklıkla kullandığı bir ifade var: “Su akar, Türk bakar” Erdoğan’ın Rize İkizidere Vadisi’nin doğal SİT alanı ilan edilmesinin ardından ifade ettiği sözler şu şekildeydi: “Bizler yıllarca bu ülkede ‘su akar, Türk bakar’ mantığıyla suya yaklaştık ama artık böyle bakmayalım istiyoruz. Artık ‘su akar, Türk yapar’ demeye başladık, şimdi de önümüz kesiliyor”
Gümüşdamla’da tüm uyarılara karşın yapılan HES’in sonuçları, akan suya dokunmanın çoğu zaman iyi sonuçlar vermediğini gösteriyor. Daha önce de henüz deneme aşamasında bile dereleri kurutan heslere şahit olduk. Üstelik HES’in yıktığı köylere yönelik hiçbir adım atmayan hükümet, mağdurların şikâyetleri karşısında tamamen sessiz durumda. Erdoğan’ın sözüyle duruma açıklık getirecek olursak: adeta “HES yıkıyor, hükümet bakıyor!”
Artvinliler iktidarı HES’lere karşı uyardı
Ankara’daki Artvin derneklerinin oluşturduğu Artvin Çevre Platformu (ARÇEP) özellikle hidorelektrik santralları yoluyla yapılan çevre katliamını protesto etmek amacıyla bir basın açıklaması düzenledi. Kızılay GİMA iş hanının önünde toplanan çok sayıda Artvinli bir süre yağmur altında halay çekti.
Platform adına basın açıklamasını Tekin Üstündağ okudu. “En yüce değer olarak parayı gören kapitalist sistem, yaşamı yok etme pahasına sulara saldırmakta dağları ormanları parsellemektedir” denilen açıklamada şu ifadelere yer verildi:
Yaşı milyon yıla varan Çoruh Nehri’ne, Çoruh’u yok edecek şekilde 8 büyük baraj, kollarına 25’e yakın küçük baraj yapımı yetmezmiş gibi şimdi de o dağlara, o ormanları, o yaylalara, o köylere o doğal yaşamı ayakta tutan kılcal damarlara derelere göz diktiler ve 200’e yakın HES projesiyle Artvin doğasının Artvin İnsanının karşısına dikildiler.
Yine Artvin coğrafyasının % 85’i, maden arama ve maden işletme ruhsatlarıyla çok uluslu şirketlerin ve yerli işbirlikçilerinin yağmasına açılmıştır. Geçmişte Cerratepe’yi maden tröstlerine vermedik.
Buradan, Başkentten, TBMM’nin birkaç metre ötesinden Ankara’da yaşayan Artvinliler olarak iktidara sesleniyoruz;
Kurutmaya, peşkeş çekmeye çalıştığınız dereler sizi boğabilir, üzerinde at oynatmaya çalıştığınız dağlar üzerinize yıkılabilir. Artvinliler affetse bile doğa affetmez. Doğamızdan elinizi çekin.