Fabrika işgalinden uluslararası başarı çıktı

Fabrika işgalinden uluslararası başarı çıktı

Meksika’daki TRADOC kooperatifi lastik fabrikasını işgal ettikten sonra sosyalist sendikaları ve uluslararası dayanışmaya önem vermeleri sayesinde başarıya ulaştı. Bugün sektörün en yüksek maaşına karşılık en rahat çalışma koşullarını sunuyor, yeni yatırımlar yapıyor ve uluslararası pazara ürün satıyorlar

JANE SLAUGHTER | BirGün için çeviren: ONUR EREM | 03.09.2013

‘Patron kapatıp gidiyorsa fabrikayı kendimiz işletelim’. Bir fabrika kapatıldığı zaman işçilerin aklına ilk olarak bu fikir gelir. Bir kooperatif kurulur, genellikle de başarısız olup batar. Dünya bunun sayısız örneğiyle dolu. Zarar eden bir fabrikayı ele geçirmek işin daha kolay kısmı. Esas zorluk bu fabrikayı batıran piyasa koşullarıyla mücadele etmek, verimliliği artırmak, sürekli yatırım yapmak ve batmamayı başarmak.

Yine de bu denemelerin arasında başarıya ulaşan az sayıda kooperatif var. Türkiye’de Kazova işçileri İstanbul’daki fabrikalarını işgal edip üretime geçerken dünyada bu işi en başarılı şekilde yapan kooperatiflerden biri olan TRADOC’a bakarak ilham alabiliriz:

Meksika’da 1.050 kişinin çalıştığı bu araç lastiği kooperatifi Meksika’da sektörün en iyi maaşını, çalışma koşullarını ve emeklilik imkanını sunuyor. Ama bu noktaya gelmeleri kolay olmadı. 1.141 günlük bir direniş gerçekleştirmeleri, bu süreçte maddi geçimlerini sağlayabilmeleri ve fabrikayı tekrardan uluslararası piyasada rekabet eder hale getirmelerinin kendi başlarına birer başarı hikayesi.

Her şey 1998 yılında dünyanın en büyük 4. lastik üreticisi olan Continental’in Meksika El Salto’da bulunan Euzkadi fabrikasını satın almasıyla başladı. 1970’lerde açılan ve her zaman ülkenin en gelişmişi olmayı başarmış bu fabrikada, ülkedeki diğer fabrikaların aksine bağımsız ve kızıl bir sendika örgütlüydü.

2001 yılında ülkedeki lastik üreticileri NAFTA (Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması) anlaşmasının yürürlüğe girmesi nedeniyle maaşlarda yüzde 25 kesinti gibi ‘tasarruf önlemleri’ni sarı sendikalar aracılığıyla işçilere kolayca kabul ettirirken Euzkadi’de yıllardır örgütlü olan Euzkadi İşçilerinin Ulusal Devrimci Birliği (SNRTE) adlı sendika bu taleplere direniyordu.

Continental bu direnci kırmak için José Carvalho adında yeni bir müdür getirdi. Carvalho’nun ilk icraatı işçilerin evine mektup göndererek talepleri kabul edilmezse fabrikayı kapatmak zorunda kalacağını söylemek oldu. Talepleri şöyleydi: Haftada 7 gün günde 12 saatlik çalışma, maaşlarda kesinti, üretimde artış, işten çıkarma, emeklilik maaşında azalma, ulaşımı sağlayan servisleri kaldırma.

İşçiler bu taleplere direndi ve 16 Aralık 2001 sabahı işe geldiklerinde kapıları kapalı buldu. Sendika yöneticileri ve yüzlerce işçi hemen fabrikaya geldi, üretim araçlarının dışarı çıkarılmaması için nöbet tutmaya başladı. Yönetim işçilere ‘Kıdem tazminatını verelim gidin’ dedi.

Bu hamlenin arkasındaki gerçek sonradan ortaya çıktı. Yönetim sendikalı işçilerden ‘kurtulduktan’ sonra fabrikayı ileride tekrar açmayı planlıyordu. Bir grup işçiye ‘Kıdem tazminatını alıp ayrılmaya ikna ettiğiniz işçi başına size 1.100 dolar vereceğiz. Eğer bu işi kabul ederseniz fabrika tekrar açıldığında ilk işe alınacaklar arasında olursunuz’ demişlerdi.

Sendika kısa süre içinde grev kararı aldı, 4 bin kişi ile Belediye Binası’na yürüdü. İşçiler haklarını aramakta kararlıydı, yönetimin yasal prosedüre uymadan kapatma işlemi yaptığı için dava açtı.

Sonraki süreçte fabrika yöneticileri silahlı kişiler eşliğinde 2 defa içerdeki malzemeleri kaçırmaya çalıştı. Yüzlerce işçinin direnişi sayesinde bir vida bile alamadı. İşçiler sadece patronlara değil aynı zamanda açlığa da direniyordu. Maaş alamayan yüzlerce işçi için yardım kuruluşlarından yemek ve az miktarda para yardımı ayarlandı. Fabrika sahipleri direnen işçileri ve akrabalarını kara listeye aldığı için iş bulmakta zorlanan bazı işçiler çalışmak için ABD’ye gitmek zorunda kalmıştı.

Sendika bir yandan da uluslararası destek arayışına girdi. Ancak ne ABD’deki ne de Almanya’daki sendikalar ‘Acınızı paylaşıyoruz’ söyleminden öteye geçebildi. Bunun üzerine sendika başkanı Chuy Torres, Avrupa’daki bazı sosyalist gruplarla iletişime geçti. Bu bağlantıları kullanarak önce Avrupa Parlamentosu’ndan kınama içeren bir karar çıkarttı. Bununla da yetinmedi, ‘Eleştirel Hissedarlar’ adlı bir örgütle iletişime geçerek Continental’in hissedarlar toplantısına katılmayı başardı, bin kişilik toplantıda uzun bir konuşma yaptı. Bu baskıların ardından Almanya Ekonomi Bakanı, Continental ve sendika temsilcileri ile bir toplantı ayarladı. Toplantıya Meksika Büyükelçisi de davet edildi. Continental’in 2004’te Almanya’da düzenlenen Dünya Kupası’nın sponsorları arasında yer alması nedeniyle Almanya’da protestolar düzenlendi ve yaratılan uluslararası baskı Ocak 2004’te ilk meyvesini verdi: Meksika Mahkemesi fabrikanın prosedüre aykırı bir şekilde kapatıldığına, grevin haklı olduğuna karar verdi. Bu, Continental’in işçilere grev süresinde alamadıkları maaşı topluca ödemek zorunda olması anlamına geliyordu. Direnişe devam eden 587 işçinin alması gereken 40 milyon dolar artı kıdem tazminatları, fabrikanın değeri olan 80 milyon doların yarısından fazlasına eşitti.

Mahkeme kararının ardından Continental işçilere bir teklif götürdü: ‘Fabrikanın yarısı sizin olsun, diğer yarısını da bir lastik distribütörüne satalım’. Sendika başkanı Torres “Böyle bir teklif beklemiyorduk. Bizim tek isteğimiz işe devam etmekti. Kendi fabrikamız olması fikrini düşünmemiştik bile. İlk başta distribütör firmaya ‘fabrikanın tamamını siz alın, bizi işçi olarak çalıştırın’ dedik ama ‘Size patronluk yapmaya çalışacak kadar deli değiliz’ cevabı verdiler” diye anlatmıştı teklif karşısındaki şaşkınlığını: “Mücadelemiz, ufacık bir sendikanın uluslararası bir firmayı yenebileceğinin en güzel kanıdı oldu. Bir süre sonra şirketi batıracağımızdan eminlerdi, onları yanılttık!”

Fabrikanın yönetimini almak işin ilk aşamasıydı. 1.050 ortaklı bir kooperatifin işleyisi de, serbest piyasada rekabet etmesi de zordu. Çünkü işçiler, diğer firmalarla rekabet edebilmek için kendi maaşlarından kendileri kesinti yapmak zorunda kalacaktı.

2005 yılında, anlaşmadan 5 ay sonra fabrika ilk lastiğini üretti. Anlaşmada Continental’in bu süreçte teknik destek ve danışmanlık vereceği, ucuza hammadde temin edeceği ve ürünleri satın alacağı yazsa da Continental bu sözlerini tutmadı. Bu yüzden işçiler ilk ürünlerini zararına Walmart’a satmak zorunda kaldı. TRADOC (Batının Demokratik İşçileri) kooperatifinin işçileri lastik üretimini iyi bilse de satış işinde tecrübesizdi. Fabrika ilk dört yılında zarar etti.

Kâra geçebilmek için hammaddeyi daha ucuza, büyük firmaların aldığı fiyata almaları gerekiyordu. Bunun için daha büyük miktarda hammadde almaları şarttı. Zarar ederken buna güçleri yetmeyeceği için ABD’li Cooper Tire firmasıyla anlaştılar. Cooper hem Meksikalı ortağın elinde bulunan yüzde 50’lik hisseyi aldı, hem de işçilerin elindeki hisseden yüzde 8’lik pay aldı. Karşılığında TRADOC’a ucuz hammadde vermeye ve ürünlerin yüzde 95’ini almaya başladı.

Yeni yönetim kurulunda yüzde 58 hisseli Cooper’ın 4, yüzde 42 hisseli TRADOC’un da 3 temsilcisi var.

Bu anlaşmayla birlikte fabrika ayakta kalmanın ötesine geçerek büyümeyi, yeni yatırımlar yapmayı ve verimliliği artırmayı başardı. Ürettikleri lastikler Meksika ve ABD’de satılır oldu ve belki de en önemlisi, bu yıl ilk defa kâra geçecek. Kâr, kooperatif üyesi işçiler arasında paylaştırılacak.

TRADOC, Cooper ile anlaşmasının sonsuza kadar sürmeyeceğini de biliyor. 2012 yılında Cooper ABD’de işçi çıkarırken TRADOC’un ABD’li işçilerle dayanışması Cooper’ın tepkisini çekmiş, sendika başkanı Torres “Bu sizi ilgilendirmez, biz işçi sınıfıyız. Sendikamızın tarihi de uluslararası dayanışma örnekleriyle dolu. 1930’larda İspanya İç Savaşı’ndaki yoldaşlarımıza da para göndermiştik” açıklaması yapmıştı.

Ayrıca satış işi çok kârlı bir iş. Bu yüzden yakın zamanda satış işini üstlenmeye hazır hale gelmek istiyorlar. Buradan kazandıkları parayla fabrikanın geri kalan hissesini de alabilirler.

TRADOC işçilerine en iyi maaşın yanında neredeyse maaşla aynı miktarda emeklilik maaşı da sunuyor. Bu nedenle fabrikanın bulunduğu El Salto kentinde neredeyse herkes bu fabrikada çalışmak istiyor.

Eski işçilerin yanı sıra çok sayıda genç işçi de fabrikada çalışıyor. Genç işçilerin bakış açıları sayesinde şirket daha önce fark etmediği tasarruf ve verim yöntemlerini fark edebiliyor, üretim sürecini vücudu daha az zorlayan, konforlu bir hale getirmek için yeni yöntemler buluyor. Normalde işini yapıp evine dönen işçiler artık mesaiden sonra nasıl daha verimli olabileceklerini şevkle düşünüyor – patron için değil kendileri için çalışmanın motivasyona büyük bir etkisi var. İşçi sayısı önceki dönemle neredeyse aynıyken üretim miktarı bir buçuk katına çıkmış.

Devam eden bu başarı hikayesinden çıkaracağımız en büyük ders, fabrikayı işgal eden işçilerin uluslararası destek edinmesi gerektiği. Karşısındaki uluslararası bir şirket olmasa bile bu önemli, çünkü uluslararası dayanışma sayesinde ürettikleri ürünler kendine daha büyük pazar bulabilir. Meksika’daki bu kooperatifin önderleri sosyalist olmasalardı veya fabrikayı satmamak, pes etmemek konusunda kararlı olmasalardı TRADOC da çoğu kooperatif gibi batmaya mahkum olacaktı.

İŞÇİLER FABRİKAYI NASIL YÖNETİYOR?

– Anlaşmaya göre yönetim kurulunda karar almak için yüzde 75’lik oy, önemli konularda da oybirliği gerektiğinden TRADOC’un izni olmadan bir şey yapılamıyor.

– İşe alımlara ise tamamen TRADOC’un kontrolünde.

– İşyerinde kimsenin başında denetçi yok. İşçilerin günlük üretim kotası var ama kotalar işçilerin işlerini normal mesaiden 1-2 saat erken bitirip sonrasında dinlenmesine imkan sağlayacak kadar düşük.

– Temizlik departmanı yok, işçiler kendi çalıştıkları bölümleri kendileri temizliyor.

– TRADOC yılda 2 kez genel kurul toplantısı yapıyor. Kurulun hisse satışı, yeni yatırımlar, makine alımı gibi önemli konularda veto hakkı var.

– Fabrikanın günlük işleyişi işçilerden oluşan Yönetim Konseyi tarafından idare ediliyor. ABD’li Cooper firmasının gönderdiği bir Fabrika Müdürü de fabrikada olanları gözlemlemekle görevli. Ancak tek başına karar alma yetkisine sahip değil.

– Fabrikanın finansal işleri de Denetleme Konseyi tarafından yürütülüyor.

– Başlangıçta herkese eşit maaş ödeniyordu ancak bir süre sonra bu motivasyonda sorun yarattı, işçiler ‘herkesle eşit maaş alacaksam neden daha fazla çalışayım’ diye düşünmeye başladı. Bu nedenle bir maaş çizelgesi yaratıldı. 7 seviyeden oluşan bu çizelgede eşit işe eşit ücret ödeniyor, insanlar çalışma yoğunluğuna göre bir üst seviyeye geçebiliyor. Yönetim konseyi ise en yüksek maaşlı işçi kadar maaş alabiliyor. İşçilerin çoğu beşinci ve yedinci seviyeler arasında bulunurken aldıkları maaş haftalık ortalama 310 dolarla sektör ortalaması olan 280 doların üzerinde.

– İşçiler gelirlerinin bir kısmıyla İşçilerin Gazetesi adında bir gazete çıkarılıyor. Bu gazete ülkedeki tüm işçi sorunlarına dair yayın yapıyor.

About onurerem

journalist @ birgün newspaper. twitter.com/onurerem
Bu yazı Çeviri içinde yayınlandı ve , , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s