15.05.2015 ONUR EREM @onurerem
Hacettepe Üniversitesi’nden Doç. Dr. Murat Erdoğan, Türkiye’deki Suriyeliler üzerine araştırma yapan pek çok akademisyen gibi Türkiye’ye gelen Suriyelilerin burada kalıcı olduğunu düşünüyor. “2 yıl gibi bir eşik aşıldıktan sonra bu insanların ülkelerine dönme isteği daha da azaldı. Zaten Suriye’nin insanların yaşamak isteyeceği bir ülke haline yakın zamanda gelmesi mümkün değil” diyen Erdoğan, Türkiye’nin bir an önce Suriyelileri ülkeye entegre etmek için çalışmaya başlaması gerektiğini söylüyor.
Öncelik dil ve eğitim
Hacettepe Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi’nin kurucusu ve başkanı olan Erdoğan, Türkiye’deki Suriyeliler: Toplumsal Kabul ve Uyum isimli araştırmasını anlatmak üzere dün Bilgi Üniversitesi Santralistanbul Yerleşkesi’nde düzenlediği söyleşide saha çalışmalarının sonuçlarına dair de bilgi verdi. Erdoğan’a göre Türkiye dünyada en fazla sığınmacının kaldığı ülke haline gelse de bu insanlara dair bir entegrasyon politikası bulunmuyor. “Özellikle gençlere ve çocuklara hemen dil eğitimi vermeye başlamamız lazım” diyor Erdoğan, “Bu ülkede kalıp eğitim alabilmelerinin, hayata katılabilmelerinin tek yolu bu. Ama siyasetçiler öngörüsüzlükleri nedeniyle bu süreci çok yanlış yönetti. Suriyelileri kayıt altına bile almadan ‘Nereye giderseniz gidin’ diyerek sınırları içine aldı. Mülteci hakkı vermediği gibi, batı ülkelerinin eğitimli Suriyelileri götürmesine de zorluk çıkarıyor. Bu nedenle Fransa’da doktora yapmış insanlar ve yaklaşık 500 akademisyenin yanı sıra mühendisler, doktorlar mülteci kamplarında zaman öldürüyor”.
İçişleri’nden entegrasyon engeli
Türkiye’nin cumhuriyet tarihi boyunca yaklaşık 2 milyon göçmen aldığını ve bunların büyük kısmının Türkler olduğunu söyleyen Erdoğan, bu rakamın yalnızca 4 yılda iki katına çıktığına dikkat çekerek “Bu insanların topluma entegrasyonu öncekilerden çok daha zor olacak. Buna rağmen Türkiye’de bürokratik karışıklık, siyasetsizlik ve kurumlar arası çatışmalar yaşanıyor. Çalışma Bakanlığı, Dünya Bankası ile birlikte Suriyelilere meslek eğitimi verip ekonomiye katmak isterken İçişleri Bakanlığı bu projeye izin vermiyor” diyor. Erdoğan’ın eleştirdiği bir diğer konu da Türkiye’nin Suriyelilerin yalnızca kamplarına günde 2 milyon dolar harcayacak kadar büyük bir yardım yaparken bunu genellikle denetimden ve şeffaflıktan uzak, belli şirketlere ve vakıflara kaynak aktaracak şekilde yapması. Suriyelilerin hakları olan sığınmacılar yerine yasal tanımı muğlak bırakılan ‘misafirler’ olarak tanımlanmasını ise daha fazla eleştiriyor.
Son araştırma olabilir
“Medya Suriyelilerin entegrasyonu meselesine dair çok ilgisiz, devlet bilgi paylaşmıyor. Bu yüzden toplumda önyargı ve huzursuzluk yaşanabiliyor” diyor Erdoğan, “Bu insanların entegrasyonu ve eğitimi için adım atmadığımız her kayıp gün, gelecekte bize kayıp bir yıl olarak geri dönecek”. Erdoğan’ın araştırması, bu alanda okuyacağımız son akademik araştırmalardan biri olabilir. Zira İçişleri Bakanlığı ve YÖK, akademisyenlerin Suriyeliler üzerine çalışma yapmasını “nereden, nasıl alınacağı belli olmayan” bir izne bağlayarak pratikte yasakladı. “Göç üzerine araştırma yapan yalnızca 3 üniversite var ve bunların karşısına da bu yasak dikildi” diyor Erdoğan, “Akademisyenler olarak bu yasağa karşı ayağa kalkmak zorundayız”.