İBB’nin kameraları eylemlerde ‘bakım’ için kapanıyormuş!

İBB’nin kameraları eylemlerde ‘bakım’ için kapanıyormuş!

Yıllardır Taksim’deki neredeyse tüm kitlesel eylemlerde internetten canlı yapan Taksim Meydanı Turistik Kamerası’nı kapatan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin eylemlerde kameraları ‘bakıma aldığı’ ortaya çıktı

İlgili haber – Polis kameraları ‘bozukken’ işlenen cinayetler: http://wp.me/p2psMa-sI

NEDEN ÖNEMLİ?

Devlet kontrolündeki gözetleme kameraları, karşıtları tarafından halkı sürekli denetim altında tutma amacını taşımakla eleştiriliyor. Halkı kameralara ikna etmek için devlet görevlileri ‘Sizin güvenliğiniz için’ söylemini kullansa da, insanların ihtiyacı olan anlarda bu kameralar genellikle bozuk oluyor, başka yerleri çekiyor ya da kayıtların ‘yanlışlıkla’ silindiği ortaya çıkıyor. Kısaca, toplumu gözetleyenler toplumun kendilerini gözetlemesine izin vermiyor.

ONUR EREM 08.07.2013

Bilgi edinme hakkı kapsamında sorduğumuz “Neredeyse her eylemde kameraların kapatılması emri nereden geliyor? Bu emri kim, hangi yasa ve yönetmeliğe göre veriyor?” sorularına İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden gelen cevap şöyle oldu: “Bir süredir teknolojik altyapıyı geliştirmek, server/storage ve hosting hizmet upgradeleri amacıyla yaptığımız çalışmalar sonucunda kameralar devreye alınmaya başlanmıştır”.

Polis vahşetini yüksek çözünürlükte kaydedebilecek bu kameraların neredeyse her eylemde ‘bakıma alınmasını’ avukatlara ve uzmanlara sorduk:

Zeynep Gambetti (Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi Fakültesi Doç. Dr.): GRİFT İLİŞKİLERLE YÜRÜTÜLEN SİNSİ BİR STRATEJİ

Ortada kesinlikle yapısal bir sorun var, neredeyse her olayda kamera görüntülerinde sorun yaşanıyor. Bu kameralar bizim güvenliğimiz için değil, devletin güvenliği için varlar. Son 20-30 yılda gelişen bu uygulamanın, toplum hakkında bilgi toplamaya yönelik olduğunu düşünüyorum. Zaten halkın ihtiyacı olduğu zaman devletin görüntüleri karartması da ne amaçla kullanıldığını ele veriyor.

Bu kameralara karşı neler yapabileceğimizi düşünmemiz lazım. Burjuvanın araçlarını burjuvaya karşı kullanmak gibi, burada da benzer yöntemler geliştirilebilir. Bu görüntülere halkın erişiminin sağlanması, polise ait olmayan dükkan kameralarına polisten önce ulaşılması çok önemli.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bu uygulaması da sistemin ne kadar grift ağlara sahip olduğunu gösteriyor. Belediye de nihayetinde iktidar dediğimiz yapının bir parçası. İBB’nin AKP’nin elinde olması bunu iyice güçlendiriyor. Belediyenin ve valinin Gezi olaylarındaki tutumları çok netti.

Her zaman hukuka uygun bahaneler üretme çabası içindiler. Mesela 1 Mayıs’ı engellerken “Halk çukura düşmesin diye izin vermiyoruz” demiş, bir yandan meydanı yasaklarken bir yandan da aslında halkın iyiliğini düşündükleri imajını vermeye çalışmışlardı. Bu çok sinsi bir strateji, çünkü karşımızdaki basit bir diktatörlük değil. Burada da ‘kameraları bakıma aldık’ demişler. Hukuku kullanarak demokratik bir takım hakları tersine çeviriyor, kavramlara ters anlamlar yükleyerek zihin bulanıklığına yol açma stratejisi izliyorlar. Yaptıkları tam da neo-liberal güvenlik toplumlarında uygulanan bir strateji: Halkı bastırmak, özgürlüğünü kısıtlamak ve bunu yaparken de ‘halkın iyiliği için’ diyerek onların rızasını almaya çalışmak.

Avukat Hüseyin Ersöz (Balyoz davası avukatı): BU KADARI TESADÜF OLAMAZ

MOBESE’lerde polisin işlediği suçların bir türlü tespit edilememesi, kameraların ya ‘kapalı’ ya da bozuk olması çok sık karşılaşılan bir durum. Oysa kameraları kapalı tutmak, bozulduğunu anında fark edip de tamir etmemek de görevi kötüye kullanmak, delilleri gizlemektir.

Belediyenin kameraları suç tespiti yapmak amacıyla kurulan kameralar olmadığı için onların açık kalma zorunluluğu yok. Ama böylesine polis şiddetinin yaşandığı bir dönemde, halkın oradaki kayıtları delil olarak kullanabileceği bir dönemde kameraların ‘sunucu bakımı’ nedeniyle kapatılmasının olağan bir tesadüf olduğunu söylemek mümkün değil. Polisin MOBESE’lerinde sorunlar yaşanırken belediyenin de kameraları kapatması ortadaki bir kötü niyetin göstergesi olabilir.

Avukat Alptekin Ocak (Festus Okey’in ailesinin avukatı): POLİS VE BELEDİYEDE ORTAK ZİHNİYET

Türkiye’de adli kolluk kuvveti olmaması, polis kameralarındaki görüntülerin ‘bozulması’nın en büyük nedeni. Çünkü kolluk kuvveti ‘teşkilatı koruma’ içgüdüsüyle hareket ediyor. Emniyet adına değil, savcılık adına çalışacak birimlere ihtiyacımız var.

Delil karartılan, kameranın kapalı tutulduğu durumlarda oradan sorumlu olan polis amirinin üstüne gidilmesi lazım. Sorumluluk amirde olduğu için delili karartan memur belli değilse o cezalandırılır. Ethem’i vuran polisin kimliği de amir üzerine kurulan bu baskı sonucu açıklanmıştı.

MOBESE’lerin kapalı tutulması ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Taksim Meydanı’ndaki kameralarını kapatması arasında büyük paralellik var. İdareler verdiği kararların nedenini net bir şekilde açıklayabilmesi, bu kararlarda kamu yararı olması lazım. Oysa belediye ‘Bakım oluyor’ diyerek cevabı geçiştirmeye çalışıyor. Yaptıkları şey kendi ayıplarını örtmeye çalışmaktır. Polisin eylemcilere müdahalesinin kanuna aykırı olduğunu biliyorlar ve onları koruma içgüdüsüyle hareket etmişler. Polisin delil karartması ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin eylemlerde kameraları kapatması arasında büyük bir paralellik var, aynı zihniyetin ürünü.

About onurerem

journalist @ birgün newspaper. twitter.com/onurerem
Bu yazı Haber içinde yayınlandı ve , , , , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s