“Ortadoğu halklarının geleceği siyasal İslam’da olmayacak”

Dünya Barış Konseyi Ortadoğu Koordinatörü Akel Taqz siyasal İslam’ın Ortadoğu’ya yıkım getirdiğini ve otoriterleşme eğilimleri yarattığını söylerken “Siyasal İslam bölgeye bir gelecek sunmuyor” diyor

ONUR EREM 19.10.2014

Filistinli Akel Taqz Dünya Barış Konseyi’nin Ortadoğu Koordinatörü, aynı zamanda Filistin Barış ve Dayanışma Komitesi üyesi. Kendisiyle 2013’de yaptığımız söyleşinin üzerinden yalnızca bir yıl geçmesine rağmen bu sürede Ortadoğu’nun görünümü büyük oranda değişti. Türkiye Barış Derneği’nin ev sahipliği yaptığı Ortadoğu konferansına katılmak için İstanbul’a gelen Taqz ile bölgede değişen tabloyu konuştuk:

2>> Geçen yıl sizinle konuştuğumuzda İsrail-Filistin barış görüşmeleri vardı, bu yılki İsrail saldırılarından sonra bölgede bambaşka bir tablo var. Barış görüşmelerinin bu şekilde sonlanması hakkında ne düşünüyorsunuz?

21 yıldır devam eden İsrail-Filistin barış görüşmelerinden bir sonuç alınamadı. Geçen yılki müzakereler muhtemelen son olacak. Çünkü Filistin yönetimi ve Filistin halkı artık bu müzakerelere inancını yitirmiş durumda. Müzakerelere rağmen İsrail’in Filistin’e davranışı hiç değişmedi. Müzakereler devam ederken yeni yerleşimler yaptılar, gerilimi artırdılar, son 5 yılda üç büyük İsrail saldırısı gerçekleşti Filistin’e.

Biz prensip olarak müzakerelere karşı değiliz. Bir sorun varsa bu ancak müzakere ederek çözülebilir. Fakat gerçek bir müzakere için karşı tarafın da müzakere çerçevesine uyması, varmak istediği bir hedefi olması lazım. İsrail’in tek hedefi müzakereleri uzatarak çözümsüzlüğü sürdürmek. İsrail’in eski başbakanlarından İzak Şamir 20 yıl önce şöyle demişti: “Filistinle müzakere etmekte istekliyiz, 100 yıl müzakere edebiliriz”. Gelinen noktada Mahmut Abbas net bir açıklama yaparak “Artık bu şekilde bir çözüm alamayacağımızı anladık” dedi.

>> Eğer planda barış görüşmeleri yoksa Filistin yönetiminin yeni stratejisi ne olacak? Nasıl hareket edecekler?

Artık yeni strateji Birleşmiş Milletler’i aktif kullanmaya odaklanmak. BM’nin bu alanda sorumluluk alarak çözüm için uluslararası bir konferans yapması için bastırılacak. kincisi de Birleşmiş Milletler’in Filistin hakkında aldığı kararların uygulanmasına dair çalışmalar yapılacak. BM’nin Filistin hakkındaki kararları ABD ve İsrail uygulatmıyordu. Artık bu konudaki vetolarını kaldırmalarına yönelik bir strateji izlenecek. Bu kararlar uygulanırsa birçok şey değişebilir.

>> Peki ya askeri strateji?

İşgal altındaki her halkın kendini savunma hakkı vardır. Ama kullanılacak yöntemlerin taratacağı etkileri de değerlendirmek lazım. Bugün Ortadoğu ve Filistin’deki güç dengesi fazlasıyla Filistin aleyhine: Açık sınır yok, dışardan destek yok. Böyle bir tabloda silahlı direnişle başarıya ulaşmak mümkün değil. Bu tabii ki silahlı mücadele Filistin halkının gündeminden tamamen çıkmıştır anlamına gelmez ancak Filistin halkı onyıllar süren mücadelesinden öğrendikleriyle bugün en etkili yolun uluslararası toplumun da desteğiyle halk direnişi örgütlemek olduğu sonucuna vardı.

>> Son İsrail saldırısının ardından Filistin’de yaraları sarma çalışmaları ne durumda?

Gazze şeridi İsrail’in vahşi saldırıları sırasında çok zor bir dönemden geçti. Bugün de etkileri devam ediyor. Bütün bu yıkımdan sonra toparlanmak çok zor. İki binden fazla Filistinli öldürüldü. 10 binden fazla filistinli yaralandı. Yarım milyon filisitnli evlerini terk etmek zorunda kaldı. 10 binlerce ev kısmen, 500 ev tamamen yıkıldı. 60 aile tümüyle yok oldu.

Bütün bunlardan sonra yaraları sarmak çok uzun sürecek. Zamana, emeğe ve paraya ihtiyaç var. Kahire’de iki gün önce Gazze’nin yeniden inşası için bir konferans vardı. 5 milyar dolar yardım sözü verdiler ama bugüne kadar benzer konferansların bir sonucunun olmadığını tecrübe ettik. kendi şovları için kullanıyorlar. 2012’de Şarm El Şeyh’te bir araya geldiklerinde 7 milyar dolar yardım sözü vermişlerdi, bir kuruş geldiğini görmedik. Çatışmanın bedelini Filistinliler öderken bölgedeki devletler Filistin’i yalnıza kullanıyor.

>> Irak ve Suriye’de yaşanan kriz Filistin’i nasıl etkiliyor?

Filistinliler sorunlarını tek başına çözecek durumda değil, bölgedeki Arap ülkelerinin desteğine muhtaç. Bu nedenle tüm Arap ülkelerindeki krizler Filistin’i negatif olarak etkiler. Suriye, Filistin’e en çok yardım eden Arap devletiydi. Çok sayıda Filistinli örgüte evsahipliği yapmıştı, ancak bu örgütler savaş nedeniyle Suriye’yi terk etmek zorunda kaldı. Bugün Türkiye ve Katar’ın desteklediği gruplar nedeniyle Suriye’nin kendisi yardıma muhtaç hale geldi. Suriye bu krizi ne kadar çabuk atlatırsa Filistin halkı için de o kadar iyi olacaktır. Bütün bu çatışmaların ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin bir parçası olduğunu biliyoruz.

>> Siyasal İslamın Ortadoğu’da geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

İslam bir dindir ve bölgenin çoğunun inancı olan bu din bireyle tanrı arasında özel bir ilişki olarak kalmalı. Siyaset ve din birlikte yürümez. Bugün dünyada refah içinde olan gelişmiş ülkelere baktığınızda hepsinin din ve devlet işlerini ayırmış olan ülkeler olduğunu görürsünüz.

1Sosyalizmin çöküşünden sonra bölgede solun gerilemesi nedeniyle rejimlerin dışında tek örgütlü güç siyasal İslamcılar kaldı. Diktatörlükler yıkılırken de örgütlülükleri sayesinde iktidara gelmeyi başardılar. Ancak bu değişim halklara refah ve mutluluk getirmedi. Siyasal İslam bugün baskıcı bir hal aldı. Ülkeleri yıkıyor, insanları öldürüyor. Buna karşı birlikte mücadele etmeli, Irak, Suriye, Libya, Lübnan ve daha birçok ülkeyi yıkıma götürmüş bu güce karşı direnmeliyiz.

Ortadoğu halklarının geleceğinin siyasal İslam’da olmadığı çok açık. Nasıl ki batı ülkeleri bugünkü noktalarına siyaset ile dini ayırarak gelebildilerse Ortadoğu’da da gelecek sekülarizmin olacaktır. İnsan hakları ancak sekülarizm ile gelişebilir.

“Cihatçılar Türkiye’yi de karıştıracak”

>> Kobane’de yaşanan katliam haftalardır devam ederken bölgeyi savunmaya çalışan Kürt güçlerinin talepleri yerine getirilmiyor. Bu trajedide Türk hükümetinin rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Öncelikle Kobane’de yaşananlar için yalnızca Türkiye’yi değil, Suriye’de rejime karşı oluşturulmuş bu ittifakın tümünü eleştirmek lazım. Eğer Suriye’de bu kaos yaratılmasaydı Kobane’de bu katliamlar yaşanmayacaktı.

Türkiye Suriye’deki İslamcıları destekleyerek, Kürtlere yardım koridoru açmayarak bu suçun en büyük ortaklarından biri oldu. Bu noktada Türkiye’nin, ABD’nin, Köfez ülkelerinin, AB’nin amacı Kürdistan’a yardım etmek ve Kürtlerin hayatlarını kurtarmak değil. IŞİD’i yok etmeyip varlığını korumak istiyorlar. Kürtlerin hayatı çok ucuz, ölmeleri kimsenin umrunda olmuyor. Aynı şekilde Suudi Arabistan gibi ülkeler de IŞİD’e katılan yurttaşlarının öldürülmesini umursamıyorlar. Tek istedikleri savaş devam etsin, hegemonyaları sürsün.

Türkiye bugün Suriye’de uçuşa kapalı bölge istiyor, bu kabul edilemez! Suriye’in, Kürdistan’ın, Irak’ın kurtuluşu için çare biziz diyorlar ama bu bir yalan. Bugün bu çeteleri Kobane’ye saldırtıyorlar, yarın sırada Bağdat, Trablus olur. Bu Türkiye’yi de etkileyecektir.

>> Nasıl etkileyecektir? Yalnızca birkaç hafta önce Türkiye’nin birçok kentinde İslamcı çetelerin polisle birlikte Kürtlere saldırdığında sokaklarda iç savaş manzaraları gördük. Bu tehdit Türkiye için ne boyutta sizce?

Herkesin kaçak geçebildiği bir sınır varken, Türkiye’de IŞİD’in ciddi örgütlenmesi varken iç savaş tehdidi Türkiye için de var. Daha önce Afganistan’da cihada katılmış İslamcıların ülkelerine döndüklerinde buralarda örgütlendiği ve ciddi sorunlar yarattığını gördük. Bugün Kuzey Afrika’dan binlerce kişi IŞİD’e katıldıysa bu, o örgütlenmelerin eseri. Türkiye için de bu tehlike var. Bunlar Türkiye’nin iç meselesi olsa da biliyoruz ki bu örgütlerin sınırı yok, her şeyi yapabilirler. Türkiye içinde farklı silahlı İslamcı örgütlerin devlet tarafından tölere edilmesi çok tehlikeli. Yarın gerilim yükseldiğinde bu grupların yaratacağı sorunları kimse kontrol edemez.

Umarım hükümet bu tehlikeyi görüp durdururlar, Türkiye halklarının birbirine düşman kesilmesini engellerler. Onyıllar boyunca Türkiye’de yaşanan çatışmaların acıdan başka bir şey getirmediğini tüm dünya gördü. Kürdistan sorunu ancak diyalog ile kalıcı bir çözüme ulaşabilir, hükümet bunun sorumluluğuyla hareket etmeli. Halkların hiçbir yerde birbirleriyle sorunu olmaz. Halkaları birbirilerine düşürmekten yalnızca kapitalizm, uluslararası sermaye, emperyalizm, hükümetler, dış güçler kâr eder, insanlar ise bedel öder. Biz bu bedeli Filistin’de 60 yıldır ödüyoruz, Suriye 3-4 yıldır ödüyor.

Erdoğan’ın Ortadoğu’daki imajı kötüleşmeye devam ediyor

>> Geçen yıl Erdoğan’ın çok basit bir lider olduğunu, yalan söylediği zaman Ortadoğu halklarının bunu rahatça söylemiştiniz. Son bir yılda Erdoğan’ın imajı nasıl değişti? AKP’nin Ortadoğu politikasını yaratan yeni Başbakan Davutoğlu’nun imajı nasıl?

Erdoğan yaratmaya çalıştığı “Müslümanların koruyucusu” imajıyla Ortadoğu’daki sıradan insanları etkilemeye çalışıyor. Oysa insanlar her geçen yıl Erdoğan’ın Filistin meselesini, tıpkı diğer liderler gibi kendi çıkarları amacıyla kullandığını daha fazla görüyor. NATO üyesi olan, İsrail ile anlaşmalar yapan bir ülke Filistin’i destekleyemez. Davutoğlu’nu ise tanıyan yok. Ortadoğu sokaklarında Türkiye’nin lideri Erdoğan’dır.

Özellikle IŞİD’in Türkiye desteğiyle Suriye’de katliamlar işlemesi, Kobane’ye saldırması, Erdoğan’ın Mısır’la tersleşmesi Türkiye’nin imajını her geçen gün kötüleştiriyor.

About onurerem

journalist @ birgün newspaper. twitter.com/onurerem
Bu yazı Söyleşi içinde yayınlandı ve , , , , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s