Bir hafta içinde Askere Gitmeyin kitabı, internet sitesi ve vicdani retçi İnan Mayıs Aru hakkında ‘halkı askerlikten soğutma’ soruşturmalarıı açılmasını uzmanlar BirGün’e yorumladı: Böyle bir suç olamaz
09.04.2015 ONUR EREM @onurerem
Vicdani retçi İnan Mayıs Aru hakkında “halkı askerlikten soğutma” gerekçesiyle soruşturma başlatıldı. Geçen hafta Askere Gitmeyin kitabı ve sitesi hakkında aynı gerekçeyle soruşturma başlatılmasının ardından yaşanan bu gelişmeyle bir haftada iki farklı “halkı askerlikten soğutma” soruşturması açılmış oldu.
Karakolda şakalar
Muğla’nın Ula ilçesinde yaşayan Aru, “yoklama kaçağı” olduğuna dair tutanağı vicdani retçi olduğu şerhiyle imzalayarak sosyal medyada paylaştığı için başlatılan soruşturmanın hikayesini BirGün’e anlattı: “Başka bir nedenle gittiğim Ula Jandarma Karakolu’nda ‘yoklama kaçağı’ olduğuma dair bir tebliğde bulundular. Komutan, beni o gece orada tutup sonraki gün mevcutlu sevk işlemi yapacaklarını söyledi. Böyle bir hakkı olmadığını, avukatımla konuşabileceğini söylediğimde ise ‘Şaka yapıyordum. Ne çok şey biliyormuşsun sen böyle. Herkes senin kadar bilse burada bir asker kalmaz. En isteyerek geleni bile 10 gün sonra evime dönmek istiyorum demeye başlıyor burada’ diye cevap verdi. Sonra bana uzattıkları tebliğe şerh düşerek imzaladım: Vicdani retçi olduğum gerekçesiyle şubeye teslim olmayacağımı ve uluslararası sözleşmeler gereği herhangi bir ceza ödemeyeceğimi beyan ederim”
‘Haklarınızı iyi bilin’
Aru bu tebligatı sosyal medya hesabında paylaştı ve şu yorumları yazdı: “Bunları neden anlatıyorum. İstemiyorsanız gitmek zorunda değilsiniz. Haklarınızı iyi bilin. Şubede gözünüzü korkutmaya çalışabilirler ama siz sinirlenmeden, kendinizden emin ve soğukkanlı bir biçimde yasal olarak buna hakları olmadığını izah ederseniz hiçbir şey yapamazlar. Hiç kimse zorunlu olarak ölme ve öldürme eğitimi almak, hayatının kıymetli günlerini hatta dakikalarını militarizm saçmalığına feda etmek zorunda değildir. REDDET! DİREN! HAYIR DE!”
Jandarma ifadeye çağırdı
Aru, 4 Nisan’daki bu paylaşımının ardından 8 Nisan günü Jandarma tarafından arandı. Jandarma “Karakola gelirseniz sizinle görüşmek istediğimiz bir şey var” dedi. Bir zorunluluk olmamasına rağmen, çekinecek ve korkacak bir şeyi olmadığını göstermek için karakola giden Aru’ya, bu belgeyi paylaşırken yazdığı yorum nedeniyle hakkında “halkı askerlikten soğutma” soruşturması açıldığı söylendi, ifadesi istendi. “İfademde bu şekilde suçlayamayacaklarını, bunun mantıksız bir suç olduğunu söyledim. Ayrıca bu soruşturmanın Anayasa’nın 26. maddesiyle korunan ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini, Türkiye’nin aynı gerekçeyle AİHM’de mahkum olduğunu hatırlattım. Büyük ihtimalle haftaya da savcılığa ifade vermem gerekecek” diye anlattı İnan Mayıs Aru, karakolda yaşadıklarını.
Aru, Türkiye’de devletin vicdani retçilere yönelik politikalarının dönem dönem değiştiğini, son iki haftada hem kendisine hem de Askere Gitmeyin kitabına açılan soruşturmaların da benzer bir değişim sinyali olabileceğini düşünüyor.
Merve Arkun: Özel bir ilgi var
Avrupa Vicdani Ret Bürosu (EBCO) Başkan Yardımcısı Merve Arkun, bu iki soruşturmanın peş peşe başlamasının bir tesadüf olamayacağını söylüyor: “İnan Mayıs Aru gibi pek çok vicdani retçi geçmişte de kendilerine gelen tebligatları sosyal medyada duyuruyordu. Ancak bu sefer duyurmasının ardından, iki gün içinde soruşturma açıldı. Hiçbir hukuki sürecin bu kadar hızlı ilerlemediği Türkiye’de iki gün içinde soruşturma başlatılması, savcıların bu konuya özel bir ilgi göstermeye başladığı anlamına geliyor.”
Arkun’a göre bu uygulamalar vicdani retçileri yıldırmaktansa onlara yeni eylemlilik alanları açacak. “Bu uygulama bir politikanın yansıması ve ilerleyen dönemde de artması muhtemel. Bundan sonra tebligatları duyurmaya devam edeceğiz, tehditlerin üzerine gideceğiz. Tekrardan sokaklarda eylem yapmamız için bir zemin yarattılar bu baskılarla” diyor Arkun.
İç güvenlik paketiyle toplumun militerleştirildiği, internet sansürü ve bilgiye erişimin kısıtlandığı bir dönemde bu uygulamanın yeni bir baskı kurulduğunu anlatan Arkun, bütün bunların sivil itaatsizlik ve sosyal medyanın ‘Kırmızı Kitap’a eklenmesiyle ilişkili olabileceğine dikkat çekiyor.
Davut Erkan: Toplumsal muhalefete baskının arttığı bir dönemdeyiz
Vicdani Ret Derneği üyesi Avukat Davut Erkan bu gelişmelerin, hükümetin bütün toplumsal muhalefeti sindirme ve susturma çabasıyla birlikte okuması gerektiğini söylüyor: “Avrupa Birliği süreciyle birlikte 318. maddenin kullanılması durmuştu ama yasa oradaydı. Bugün toplumsal muhalefeti etkisizleştirme kapsamında militarizme gelen itirazları ortadan kaldırmak için bu madde tekrar işletiliyor. Savcılara toplumsal muhalefeti baskılama yönünde bir emir ulaştığını anlıyoruz”.
Devletin bu işi Askere Gitmeyin internet sitesi ve mail hesabına giriş yapanları Bilişim Savcılığı’na tespit ettirecek kadar ciddiye aldığını anlatan Erkan, “TCK’nın 318. maddesi bir suç değildir. Uluslararası hukuk standartlarında böyle bir suç olamaz. Herkes gönül rahatlığıyla halkı askerden soğutabilir. Yerel mahkeme ceza verse bile Anayasa Mahkemesi, o da olmadı AİHM bu kararı bozar” diyor.
Vicdani retçilerin son dönemde GBT uygulamasıyla sindirilmeye çalışıldığını hatırlatan Avukat Erkan, “GBT sonrası imzalatılan tutanağın bir baskı aracı olması isteniyordu. Oysa vicdani retçiler bu tutanakları imzalamayı reddederek veya şerh düşerek imzalayıp internette paylaşarak bu baskı aracını hükümete geri çevirdi. İktidarın hoşuna gitmeyen şey işte bu” ifadelerini kullanıyor.
Erkan, Gezi süreciyle birlikte hükümetin aktif eylemlerden ziyade kitlesel pasif direnişlerin ve sivil itaatsizliklerin kendisini zor duruma düşürdüğünü gördüğünü, vicdani reddin de önemli sivil itaatsizlik araçlarından biri olduğunu söylerken “Bu soruşturmalar sivil itaatsizliğin ‘Kırmızı Kitap’ kapsamına alınmasının bir sonucu olabilir” diyor.